sg

Perşembe, Aralık 08, 2005

[beyzade1373] HAYAT SABRA DENKTİR......

Olmaz gönlüm, olmaz öyle! Keskin sirkenin akıbeti malûm. Dört
mevsimi yaşayan bir cennetin bağrında büyüdün de sen, onun için
böyle bir baharı ve yazı özlersin. İstersin ki çabuk geçsin
fırtınalı sonbahar, ayaza durmasın kışlar. Dedim ya, sen dört
mevsim hesabını yaparsın yaşarken duygularını. Ama bilmelisin
herkes buralı değil. Bilmelisin, güneş görmeyen yurtlar var.

Olmaz gönül, olmaz öyle. Yükün ağır bilmekteyim, baharı
yaşamayanlarla kış nasıl geçer; onu da bilmekteyim. Ama şunu da
bilmekteyim ki, sabredebildiğin ölçüde yaşarsın. Eminim ki, hayat
sabra denktir. Ve sabır, tahammülün bittiği yerde filizlenir,
maneviyat çeperlerini genişlettikçe boy atar, sırf Yaradan'ı
düşünerek fiiliyatta bulunduğun zaman neşv ü nema bulur.

Sabır gönlüm, sabır! İçine çekerken, zehir gibi gelir tadı,
boğulacağını zannedersin. Kanın çekilir yüzünden, bembeyaz olur
sîman; yutkunursun, geri döner içinde düğümlenenler. Başını
eğmek istemezsin; ama kaldıramazsın da öyle göklere doğru.
Ağlarsın, gözyaşın akmaz. Haykırmak gelir içinden, zangır
zangır gürültüler habercisi olur titreyen ellerin. Konuşursun
yalnızca kendinle, dökersin içini; senden başkası duymaz bilirsin
bunu. Sitemlerin dillenir haklı olduğunca, bağırırsın
rahatlarcasına, ama sadece kendi içinde, ama sadece Yaradan'la baş
başa. Sonra gözlerin... Gözlerin nihai nokta olmak ister en sonunda.
Durur öylece, bakar, bakar... Ve kimseler fark etmez neden
donuklaştığını, kimseler anlamaz anlatmak istediği çifte derin
mânâyı... Sonra çekip alıverirsin anlamlı bakışlarını ruhunu
bir kenara bırakmışlardan. Yüzünü çekersin, yalan dünyanın
yalancılarından. Alnındaki kırışıklıkları alıverirsin haberi
olmayanların önünden. Doğruca bırakırsın asıl dergâha.
Bağrına cennetler sığan seccadenin secdeliğine. Ve başlar
böylece sabır maratonun. Korkma gönül, sen hele azmet sabır için,
yüreğini koy ortaya, gör ne mânevî hediyeler paketliyor Yaradan...

En masumane tavırlarına gaddarca yaklaşanlar olacak belki.
İçindeki çocuk hafife alınacak... Anlatmak istediklerin değil,
anlaşılamamış yanların konuşulacak. "Olsun!" diyeceksin,
yüzündeki gülümsemeyi kaybetmeden. Yine de hüsn-ü zan edeceksin.
Allah için söylediğini yine Allan için olduğu yerde
bırakacaksın. Yaradanı alıp yüreğine, sırtını dayayıp
tevhidin çınarına, akıbeti ukbâda düşüneceksin. Ve kalbin
şöyle bir hafifleyecek, damarlarına giden iyimserlik yolunu
tıkamadığından...

Üzülüp acı çektiğin anlarda çileni hafife alanlar olacak
belki... Öyle bir yanacak ki için, kimseye anlatamayacaksın.
Günlerce ağlayacaksın gözyaşının lâhutî ikliminde. Sonra en
yakınındaki, en yüreğindeki vuracak hislerini... Canım dediğin
dönecek sırtını. Bir "ah!" çekeceksin derinden ve anlamaya
çabalarken empatinin gücüyle, arkanı döndüğünde kimse
kalmamış olacak. "Sabır" diyeceksin, yine sabır... Eyyüplerin
torunluğuna yakışır sabır... "Bugün Allah için ne yaptın?"
sorusu geldiği an kulağına, vereceği cevabı bulamayanların
tedirginliği değil, en zor imtihanını başarıyla vermiş
öğrencilerin rahatlığı olacak ruhunda. Başını yastığa
koymadan "elhamdülillah" diyecek, rüyanda cennetten kesitler
izleyeceksin belki... Ve sabaha erdiğinde, avucunda tuttuğun tesbih
tanesi yine "yâ sâbır"la şakırdayacak...

Faltaşı gibi açılıp kalacak gözlerin bazen de... Çok
şaşıracaksın, çoook! Ya gönül... Kalb kırmak çok kolay oldu,
kalbin değeri pazarlara bile çıkartılmaz oldu. Tatlı sözü
unutanlar çok, şu hengâmesinden sallanıp duran asırda! Aldırma
diyemem, aldıracaksın elbet, hislenip içerleyeceksin belki.
Zannediyor musun ki, yüreğine aldıklarına söylediğin nazenin
kelimeler, boşta kalır! İnanıyor musun ki, sevdiklerin için
kurduğun lâtif cümleler, öksüz bırakılır! Yok gönül, yok!
Sahibi var hepsinin. Bırak duymasın insanlar, bırak sertliği
onlara! Bırak, tabularına kale yapsınlar! Yeter ki sabret gönül,
asıl sahibini düşünüp sabret, başını sonunu kestiremediğin
olaylarda bile...

Bırak vursunlar ayıbını yüzüne, bir kusuruna binler cefâ
taksınlar. Yaradan'ın "Settar" ismi, beşerin hükmüne mi kalmış.
Sen sabret gönül... Felaket tellalları susmasınlar isterlerse?
Olumsuzluğu yaymanın zevkine doyamayanlara inat, bütün güzel
düşüncelerini yay sere serpe. Zehrini ağzında taşıyan yılanın
başını ezemesen de, bal damlasın dilinden. İbrahim'in (as)
ateşleri, gül olurken mi sunmuş Dostların Dostu şu ayetini:
"Güzel söz, güzel bir ağaç gibidir ki onun kökü sabit, dalı ise
göktedir." Sabır gücünün tükenirliğinden korkarsan bir gün, gel
gir şu dizelerin sırlı havasına... İnan, kimse üzemez seni orda.
Ve uzan o ağacın dallarından ötelere... Uzat ellerini ve bekle.
Sabırla bekle gönül! En geç sûrun sesi duyulduğunda tutacak
ellerinden Resuller Resulü. Pes etme, sabret gönül, sabret!...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


Komik Videolar   islam  şarkı sözleri  yemek tarifleri  gelibolu  huzur   sağlık