sg

Pazar, Aralık 11, 2005

[Beyzade1400] DİLE GÜL KOYMAK.....

Konuşmasından anlaşılır insan. Güzel konuşmasından... Kalbten
kalbe yol vardır derler. Bunu biraz daha değiştirerek söylersek:
Dilden kalbe yol vardır.
Gönlü yumuşak insanların konuşmaları da yumuşak ve
ılımlıdır. Asla kalb kırmaz onlar. Çünkü bir mihenk vardır
gönülde; sözünü önce ölçer biçer sonra muhatabına sunar.
Katı kalbli insanlar ise, bu mihengi yitirmiştir. Gönül
kayalıklarında paramparça olmuştur mihenkleri. Nereye vuracak ve
sözünü tartacak? Altın ile bakırı birbirinden ayıramaz artık o.
Olur olmaz yerde kelâm eder, ya baş kırar, ya da göz çıkarır.

Ilık meltemler gibi soluklar gerek bize. Gönüllere ulaştığında,
bahar çiçekleri açtıran. En sert yürekleri dahi yumuşatan,
yoğuran, şekillendiren... "Tatlı söz yılanı deliğinden
çıkarır." denmiş, derler. Ne kadar doğru. En öfkeli olduğumuz
anlarda bile yüreğimizdeki karanlığı gündüz aydınlığına
çevirir güzel bir söz. "Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire
başı / Söz ola ağulu aşı, / Yağ ile bal ede bir söz." diyor
Yunus.

Elbette öyledir. En karamsar ve kaos yüklü anları bile cennet
iklimine çevirir, alımlı ve iç açıcı bir söz. Bu sebepten,
güzel ve nazik konuşan insanların pek düşmanları olmaz
çevrelerinde. Bilmeden bir gönül kırarlarsa, hemen tamir
ediverirler bir kaç kelimeyle. Mayalarında yalan olmadığı için,
inandırıcı bulur çevreleri böyle kişileri. Zaten yalana
ihtiyaçları da yoktur, böyle gönül ve söz ustalarının. Bazen
bilmeden açtıkları yaralar olur elbet gönüllerde. Ama bu bilmeden
olur çoğu kez. Lâkin o yarayı dudaklarından akan bal gibi
kelimelerle, sihirli cümlelerle bir anda iyileştirirler. Asla başka
bir zamana bırakmazlar açtıkları yaraları, oluşturdukları
çizikleri. Anında pansuman eder ve tedaviye geçerler.

Acı konuşan insan böyle mi? Dil yayından karşıdakine
fırlattıkları kırıcı söz oku, paramparça eder muhatabın
yüreğini. Onlar dönüp bakmazlar bile. Hani yolda arabayla bir
hayvanı veya insanı ezen acımasız şoförler vardır; arkalarına
bile bakmadan kaçıp giden... Aynen öyledir bu zalimler de...
Kırdıkları kalbin çırpınışları ve yanaklardan sızan
damlaları görmezlikten gelip, dönüp giderler. Öylelerini akrebe
benzetebiliriz. Sokmaktan zevk alan acımasız akreplere... Dillerini
de, zehirli iğnelere...

Arkadaş! İnancın yumuşak ikliminde bir meltem yumuşaklığına
çevir sözlerini. Yüreği kırgın olanların doktoru ol, masum
gönüllerin cellâdı değil! Yaralı gönüllere hızır gibi yetiş.
Onların kırgınlıklarını gider. Yaralarına söz merheminden sür.
Gönlünden akıp gelen ve kelimelerle harmanlanıp, dövülüp
şekillenen manevî iksirinle onları iyileştir. Bak bu hususta Hz.
Ömer ne diyor: "Ey Kâbe seni bin sefer yıksam yine yapabilirim. Ama
kırık bir kalbi asla!" İşte bu derece zor durumda olan bir kırık
kalb eğer onarılırsa sen artık Hakk'ın sevgili kullarından
olduğuna inanabilirsin. Çünkü bir hadis-i şerifte şöyle diyor,
Nebiler Nebisi: "Gerçek mü'min, elinden ve dilinden başkalarının
zarar görmediği kişidir."

Bir gün sahabiler, Nebiler Nebisi'nin yanına varıp, ihtiyar bir
kadını övüyorlar. "Şöyle ibadet ediyor, böyle namaz ve oruç
tutuyor." Peygamber Efendimiz: "Çevresine davranışları nasıl o
kadının?" diye sorunca, sahabiler: "Çevresine hep kötü
davranıyor, Ya Resulullah. Konuşmasıyla kalp kırıyor." diyor.
Bunun üzerine Resûlü Ekrem: "Söyleyin o kadına, cenennemde yerini
hazırlasın." diyor.

İşte dost! Tatlı dil ve acı dil arasındaki fark, cennet ile
cehennem arasındaki fark gibidir. Sen diline ister gül koy, istersen
bal ve gönüllere cennet asa bir iklim ör. İstersen kor koy,
başkalarını alev alev yak. Tercih senin...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


Komik Videolar   islam  şarkı sözleri  yemek tarifleri  gelibolu  huzur   sağlık