[SevgiGrubu.Com] Kutlu Do�um ve Mevlid Kandiliniz mubarek olsun
Kutlu Doðum ve Mevlid Kandili
Hayatýn gayesi, yaratýlýþýn mânâsý silinmiþ, yok olmuþtu. Herþey mânâsýz baþýboþluk ve hüzün örtülerine bürünmüþtü.
Ruhlar birþey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yýrtmasýný içten içe hissediyordu.
O vahþet devrinde kâinat ufkundan bir güneþ doðdu. Bu güneþ âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatýn akýþýný deðiþtiren bu eþsiz olay, dünyayý yerinden sarsan deðiþimlerin en büyüðü idi.
Ruhlar birþey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yýrtmasýný içten içe hissediyordu.
O vahþet devrinde kâinat ufkundan bir güneþ doðdu. Bu güneþ âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatýn akýþýný deðiþtiren bu eþsiz olay, dünyayý yerinden sarsan deðiþimlerin en büyüðü idi.
Mevlid Kandili Hz. Muhammed'in doðum gecesi olan, Rabiyülevvel ayýnýn onikinci gecesine denir.
Mevlid, doðum zamaný demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayýnýn 11. ve 12. günleri arasýndaki gecedir. Hz. Muhammed 'in doðum günü, bütün Müslümanlarýn bayramýdýr.Þialar 17.günü mevid günü ve 17'ye dönen geceyide Mevlid Gecesi bilirler.Bu iki tarih arasýndaki haftayý da Vahdet Haftasý ilan etmiþlerdir.
Kýsaca Resulullah (s.a.a)in Hayatý
Resulullah (s.a.a), Fil yýlý, Rabiulevvel ayýnýn on yedisinde (M.570de) Cuma günü þafak vakti Mekke þehrinde dünyaya geldi.[1] Resulullah (s.a.a)in deðerli babasý, Abdullah bin Abdulmuttalip bin Haþim bin Abdumenaf idi; deðerli annesi ise Veheb bin Abdumenafýn kýzý Amine idi. Görüldüðü gibi her iki þahsiyetin akrabalýk baðý Abdumenafda birleþiyor.
Hz. Peygamberin mübarek ismini, Ýlahi emir gereði Muhammed[2] künyesini ise Ebul Kasým[3] koydular.
Ýmam Bakýr (a.s)ýn buyurduðuna göre, Hazretin doðumunun yedinci günü Ebu Talib, Peygamber (s.a.a) için bir kurban kesti ve akrabalarýný misafirliðe davet ederek þöyle dedi: "Bu Ahmedin akikasýdýr. Misafirler; Onun ismini neden Ahmed koydun? diye sorduklarýnda, Ebu Talib; Yer ve gök ehlinin övgüsünden dolayý onun ismini Ahmed koydum. dedi.[4] Ýþte bundan dolayý Emir-ul Müminin Ali (a.s), Hz. Resulullah (s.a.a)in de, iki ismi bulunan peygamberlerden olduðunu söylemiþtir.[5]
Peygamber (s.a.a) henüz daha dünyaya gelmeden babasýný kaybetti;[6] dünyaya geldikten sonra da onu, süt emmesi için Halime-i Sadiyyeye emanet ettiler. Ýbn-i Sadýn yazdýðýna göre, Halime Hazreti kucaðýna alýr almaz göðsü sütle doldu; öyle ki, Peygamber ve Halimenin açlýktan uyumayan çocuðu da o sütten doydular.[7]
Peygamber (s.a.a) üç yaþýna kadar annesi Aminenin de gözetimiyle süt annesi Halimenin yanýnda kaldý, daha sonra Mekke þehrine giderek kendi annesinin yanýnda yer aldý.
Peygamber (s.a.a) altý yaþýnda iken annesi Amine ve bakýcýsý Ümm-ü Eymenle birlikte akrabalarýný görmek için Medineye gittiler. Bir ay Medinede kaldýktan sonra Mekkeye dönüþte Ebvaya (Cuhfeden 37 km. uzak) ulaþtýklarýnda Hazretin deðerli annesi vefat edip orada defnedildi. Ümmü Eymen Hz. Peygamberi Mekkeye götürdü, orada da Abdulmuttalip onun sorumluluðunu üstlendi.[8] Ama iki yýl sonra Abdulmuttalip de dünyadan göçtü.[9] Onun vasiyeti gereðince Ebu Talib yeðeni Hz. Muhammed (s.a.a)in sorumluðunu üstlendi.[10]
Ýbn-i Abbasýn naklettiðine göre Ebu Talib Hz. Peygamber ile öylesine ilgileniyordu ki, gece ve gündüz ondan bir an olsun ayrýlmýyordu, onu kendi yanýnda yatýrýyor ve onun hakkýnda kimseye güvenmiyordu.[11]
Resulullah (s.a.a) on iki yaþýnda[12] Ebu Talible birlikte Þama yolculuða çýktý. Bu yolculukta Buheyra isminde bir rahiple karþýlaþtýlar. Buheyra, Mesihi (Hýristiyan) alimlerinin en bilginlerindendi. Hz. Peygamberi görür görmez, Onun ahir-uz zaman Peygamberi olduðunu hemen anladý. Buheyra Ebu Talibe dönüp þöyle dedi: Önceki semavi kitaplarda bu gencin peygamberliðiyle ilgili haber vardýr."[13]
Resulullah (s.a.a) erginlik çaðýna kadar Ebu Talibin evinde kaldý. Hazret ahlak, yiðitlik, halkla geçinmek ve emanete riayet etmek bakýmýndan öyle bir ahlaka sahipti ki, halk ona Emin lakabýný takmýþtý.[14]
Resulullah (s.a.a) yirmi yaþýnda iken Hilf-ul Fudul antlaþmasýna katýldý. Bu antlaþma Beni Haþim, Beni Zühre ve Beni Temim arasýnda yapýlan en iyi antlaþma idi. Bu antlaþma gereði mazlumlarým haklarý zorbalardan alýnacak ve gereken yardýmlar onlardan esirgenmeyecekti.[15]
- * *
Hz. Hatice asaletli ve serveti olan bir kadýndý ve erkekler vasýtasýyla ticaretle uðraþýyordu. Resulullah'ýn doðru konuþan ve emanettar biri olduðunu öðrenince O Hazrete, kölesi Meysere ile birlikte ticaret yapmak için Þama gitmesini ve kendisine diðer tacirlerden daha fazla pay vereceðini önerdi. Resulullah (s.a.a) Haticenin bu önerisini kabul ederek onun malý ile Þama doðru yola çýktý. O memlekette mallarýný satýp iþlerini bitirdikten sonra Mekkeye doðru hareket etti. Mekkede ise oradan getirdikleri mallarý satýp, öncekilere oranla iki kat veya daha fazla kâr elde etti. Üstelik Meysere de yol boyunca Resulullahtan gördüðü hareket ve davranýþlarý Haticeye anlattý.
Hz. Hatice, birisi vasýtasýyla Resulullaha þöyle bir mesaj gönderdi: Ey amca oðlu, aramýzdaki akrabalýk baðýndan ve kavmin arasýnda yüce, þerefli, soylu, emanettar, iyi huylu ve doðru konuþan biri olmandan dolayý seninle evlenmek istiyorum.
Hz. Haticenin bu evlenme teklifi öyle bir zamanda oldu ki, Hatice o zamanlar nesep açýsýndan en köklü, þeref ve mal bakýmýndan da bütün kadýnlarýn en üstünü idi; herkes onunla evlenmek istiyordu, ama o hiç kimseyi kabul etmiyordu.[16]
Resulullah (s.a.a) Hz. Haticenin evlenme teklifini kabul ederek amcalarýný onu istemeye gönderdi.[17]
Resulullah (s.a.a) evlendiði zaman yirmi beþ[18], Ýbn-i Abbas ve bir grup diðer bilginlerin sözüne göre Hz. Hatice de yirmi sekiz yaþýnda idi.[19]
Hz. Peygamber (s.a.a)in Hz. Hatice ile evlenmesinden, ikisi erkek, dördü kýz olmak üzere toplam altý çocuðu oldu. Erkeklerin isimleri; Kasým ve Tahir; kýzlarýn isimleri ise Ümmü Gülsüm, Rukayye, Zeyneb ve Fatýmadýr.[20]
Hatice-i Kubra (a.s) Resulullah (s.a.a) ile ortak yaþantýsýnda çok fedakarlýklar yapmýþtýr. O bütün mal ve servetini aziz eþinin ihtiyarýna býrakmýþ ve bütün kadýnlardan önce Hz. Resulullaha iman etmiþti. Resulullah (s.a.a) onun hakkýnda þöyle buyurmuþtur:
O, insanlar kafir olduðunda bana iman etti, halk beni tekzip ettiðinde o beni tasdik etti, halk beni mahrum býraktýðýnda o kendi malýyla bana yardýmda bulundu.[21]
- * *
Hz. Resulullahýn yaþantýsýnýn en hassas dönemi, 40 yaþýna girdiði ve Recebin 27. günü (M.610) peygamberliðe seçildiði andýr.[22] O zamandan itibaren üç yýl boyuca halký gizlice Ýslama davet etti.[23] Hz. Resulullaha ilk iman eden Emir-ul Müminin Hz. Ali olmuþtur.[24] Ondan sonra da Hz. Hatice iman etmiþtir.
Bisetin üçüncü yýlýnda Resulullah (s.a.a), halký açýkça Ýslama davet etmeye emr olundu. Bu emir gereði önce kendi yakýnlarýný misafirliðe davet ederek onlara þöyle buyurdu:
Allah-u Teala beni, sizi Ona davet etmeye emretmiþtir. Ýçinizden kim beni tasdik edip bu iþte bana yardýmcý olursa, sizin aranýzdaki kardeþim, vasim ve halifem olacaktýr.[25]
Teberinin yazdýðýna göre Ebu Talib oðlu Ali, Peygambere yardýmcý olacaðýný ilan eden tek þahýs idi. Peygamber (s.a.a) de oradakilere þöyle buyurdu:
Bilin ki, bu þahýs, benim sizin aranýzdaki kardeþim, vasim ve halifemdir; onun sözlerini dinleyin ve emirlerine itaat edin.[26]
Resulullah (s.a.a) akrabalarýný Ýslama davet ettikten sonra, halktan da putlarýný býrakýp sadece Allaha ibadet etmelerini istedi. Bu söz onlara çok aðýr geldi; az bir grup hariç hepsi Hazrete düþman kesilmeye baþladý. O kritik anda, Mekkenin büyüðü ve Peygamberin amcasý olan Ebu Talib, kardeþi oðlunun yardýmýna koþtu ve onu yalnýz býrakmayacaðýna dair yemin etti.[27] Gerçekten öyle de yaptý. Ebu Talib, hayatta olduðu müddetçe Kureyþ Hz. Peygamberi fazla incitemiyordu.
Kureyþ büyükleri, Ebu Talibin korumasý altýndaki Hz. Peygamberi tam baský altýna alamadýklarýný görünce, yeni müslüman olanlarý eziyet ve iþkence etmeye baþladýlar. Peygamber (s.a.a), Müslümanlarýn Kureyþin zulüm ve eziyetinden kurtulmalarý için onlara Habeþistan'a hicret etmeleri için izin verdi.
Hicretin altýncý yýlýnda, Mekke müþrikleri, Peygamber (s.a.a)i öldürme kararý aldýlar. Bu yüzden Muhammed (s.a.a)i kendilerine teslim etmedikçe Beni Haþimle muamele yapmayacaklarýna ve onlardan evlenmeyeceklerine dair kendi aralarýnda bir antlaþma imzaladýlar. Bu antlaþmayý bir deri sayfasýna yazarak Kabenin duvarýna astýlar. Beni Haþim de canlarýný korumak için Peygamber (s.a.a) ile Þib-i Ebu Talib deresine sýðýndýlar; üç yýl boyunca orada kaldýlar. Üç yýl sonra Allah-u Teala Peygamberine, antlaþmayý Allah lafzý hariç karýncalarýn yediðini haber verdi. Ebu Talib bu haberi Kureyiþlilere iletti ve onlara; Eðer Muhammedin söyledikleri doðru çýkarsa ne yaparsýnýz? diye sordu. Onlar da: Artýk el çekeriz dediler. Kureyþliler Kabeye gidip oraya astýklarý antlaþmanýn Allah lafzý hariç karýncalar tarafýndan yenildiðini görünce kendi antlaþmalarýndan vazgeçtiler. Bisetin onuncu yýlýnda vuku bulan bu olay neticesinde Mekke halkýndan birçok kimseler Ýslamiyeti kabul ettiler. Böylece Beni Haþim Þib-i Ebu Talibden dýþarý çýkabildi.[28]
Peygamber (s.a.a), bisetin onuncu yýlýnda iki büyük yardýmcýsý olan Hz. Ebu Talib ve Hz. Haticeyi kaybetti.[29] bu iki büyük þahsiyetin ölümü Hazrete çok aðýr geldi, bundan dolayý o yýlýn ismini Hüzün yýlý koydu.[30]
Ýmam Zeynul- Abidin (a.s) þöyle buyurmuþtur:
Resulullah (s.a.a), Ebu Talib ve Haticeyi kaybettiðinde artýk Mekkede kalmasý güçleþmiþti... Allah-u Teala bundan dolayý Hz. Peygamberin, Mekkede yardýmcýsý olmadýðýndan orayý terk edip Medineye doðru hareket etmesini emretti.[31]
Ebu Talib merhum olduktan sonra Kureyþin Peygambere eziyeti gittikçe fazlalaþtý, Hazrete defalarca ihanet edip Onun canýna kýymak istediler.[32]
Mekke müþrikleri, bisetin 13. yýlý Darun Nedve denilen bir yerde toplanýp Peygamberi öldürme kararý aldýlar. Bu karara göre çeþitli kabilelerden oluþan gençler hep birlikte Hazrete saldýracak ve kimin tarafýndan öldürüldüðü bilinmeyecekti.[33] Hz. Peygamber (s.a.a) Ýlahi vahiyle bu komplodan haberdar oldu ve geceleyin Mekkeden ayrýlarak Medineye doðru yola çýktý. Emirul- Müminin Hz. Ali de Peygamber (s.a.a)in canýný korumak için Onun yataðýnda yattý.[34]
- * *
Peygamber (s.a.a), Rabiul- Evvel ayýnýn ilk günü Mekkeden ayrýldý ve ayný ayýn 12. günü Medinenin yakýnlarýnda olan Kuba denilen yere vardý ve orada yaklaþýk on gün Hz. Aliyi bekledi.[35]
Bu müddet içeriþinde de Kuba camisini yaptýrdý. Daha sonra Hz. Alinin gelmesiyle Medineye teþrif buyurdular .
Hz. Peygamberin hicreti ardýnca Mekke Müslümanlarý da yavaþ-yavaþ Medineye hicret etmeye baþladýlar. Hz. Peygamber (s.a.a) Muhacir ve Ensar (Medine halký) arasýndaki samimiyet baðýný güçlendirmek için onlarýn aralarýnda kardeþlik baðý oluþturdu.
Peygamber (s.a.a) bu teþebbüsü ile Medinede Ýslami bir toplum oluþturmuþ ve Muhacirlere yardým için de uygun bir zemin hazýrlamýþtý.
Bu küçük Ýslam toplumunun kuruluþundan daha 19 ay geçmemiþken Müslümanlarla Mekke müþrikleri arasýnda savaþ ateþi tutuþtu. Ýlk önemli ateþ Bedir savaþý idi, onun peþi sýra Uhud, Hendek, Hayber, Tebuk vb. savaþlar da vuku buldu.
Peygamber (s.a.a)in savaþlarý iki çeþittir; birincisi, kendisinin katýldýðý savaþlardýr, bu savaþlara Gazve denilir. Diðeri ise kendisinin katýlmadýðý savaþlardýr, bu savaþlara da Seriyye deniliyor. Gazvelerin sayýsýnýn 28, seriyyelerin sayýsýnýn ise 38 tane olduðunu söylemiþlerdir.[36] Bunca savaþ, dokuz yýldan az bir zamanda vuku bulmuþtur.
Bu gazve ve seriyyeler, Müslümanlarýn Hicaz topraklarýnda azamet ve güçlerinin aþikar olmasýna ve birçok Arap kabilelerinin Hz. Peygamberle barýþ antlaþmalarý imzalamalarýna sebep oldu.
Bu antlaþmalarýn en önemlisi, Hudeybiye antlaþmasý idi. Hz. Peygamber bu antlaþmayý, hicretin altýncý yýlýnda Mekke müþrikleriyle yaptý. Bu antlaþma, Hicaz topraðýnda nisbi bir emniyet ve huzurun oluþmasýna yol açtý ve diðer topraklarda da Ýslamýn yayýlmasýna bir ortam hazýrladý.
Peygamber (s.a.a), hicretin yedinci yýlýnda Ýslamýn geniþ bir þekilde yayýlmasýný saðlamak için birçok mektuplar yazmýþ ve bu mektuplarý Ýran, Rum, Habeþ, Mýsýr, Yemame, Bahreyn vb. ülkelerin kral ve padiþahlarýna göndererek kendi mesajýný onlara iletmiþtir.[37] Resulullah bu mektuplarda onlarý Ýslama davet ediyordu. Bu vesileyle Hz. Peygamberin evrensel risaleti dünyanýn her tarafýna bildirilmiþ ve böylece Ýslamýn mesajý uzak memleketlere de ulaþmýþtýr.
- * *
Hicretin sekizinci yýlýnýn Ramazan ayýnda Mekke þehri Peygamber tarafýndan fethedildi.[38] Resulullah (s.a.a) ordusuyla birlikte savaþmaksýzýn Mekke þehrine girdi, ilk teþebbüsünde Mekke halkýnýn hepsini affetti ve Kabede bulunan üç yüz atmýþ putu oradan temizledi[39] ve sonra minbere çýkarak þöyle buyurdu:
Ey insanlar! Allah Teala cahiliyet tekebbürünü ve atalarla övünmeyi sizin aranýzdan temizledi. Bilin ki siz Ademdensiniz, Adem de balçýktandýr. Bilin ki, Allahýn en iyi kullarý Ondan korkan ve günah iþlemeyendir.[40]
Resulullah (s.a.a), Mekkede kýsa bir müddet kaldýktan sonra Medineye doðru hareket etti. Bir kaç aydan sonra, Rum ordusunun Ýslam ülkelerine saldýrýp o topraklarda ilerlemeyi amaçladýklarýný öðrendi. Hazret bu haberi öðrenir öðrenmez Ýslam ordusunun, Rum ordusuna karþý koymak için Þam sýnýrlarýna doðru hareket etmelerini emretti, kendisi de ordunun komutanlýðýný üzerine aldý. Uzun bir mesafeyi kat ettikten sonra Hicretin dokuzuncu yýlýnýn Þaban ayýnda, Þam sýnýrýnda bulunan Tebuk topraklarýna ulaþtýlar. Ama Rumlulardan hiçbir eser yoktu. Çünkü Rum ordusu, Hz. Peygamberin komutanlýðýndaki Ýslamýn güçlü ordusunun hareketinden haberdar olmuþ ve Müslümanlar karþýsýnda yenilgiye uðramak korkusundan aldýklarý kararlarýndan vazgeçmiþlerdi.
Resulullah (s.a.a) düþman tehlikesinin olmadýðýný görünce ordunun Medineye dönmesini emretti. Tebuk ismiyle meþhur olan bu gazve Hz. Peygamberin en son gazvesi sayýlmaktadýr.
Hz. Peygamber (s.a.a)in Hicaz topraklarýndaki en fazla muvaffakiyet elde ettiði yýl, hicretin dokuzuncu yýlýdýr. Çünkü o yýlýn hac merasiminde müþriklerden beraat ilan edildi.[41] Bu önemli mesele, Kurban Bayramýnda Emirul- Müminin Hz. Ali vasýtasýyla düþmanlara duyuruldu ve onlara, Ýslama karþý tavýrlarýný belirlemeleri için dört ay fýrsat tanýndý. Bu beraatýn ilaný neticesinde çeþitli kabilelerin elçileri Medineye doðru akýn etmeye baþladýlar. Hepsi Hz. Peygamberin huzuruna gelerek Ýslamý kabul ettiklerini veya Ýslamýn gölgesinde yaþamalarý için cizye ödemeye hazýr olduklarýný ilan ettiler.
O yýl çok fazla elçinin Medineye akýn etmesinden dolayý o yýla; Ammul- Vefud (Elçiler Yýlý) ismini vermiþlerdir. Böylece puta tapma adet ve geleneði Hicaz topraðýndan silinmiþ ve yerine tevhid dini yerleþmiþtir.
- * *
Resulullah (s.a.a), hicretin onuncu yýlýnda hac amellerini yapmak için Mekkeye yolculuk yapmaya hazýrlandý. Müslümanlar da bu haberi duyunca, hac amellerini doðru bir þekilde kamil olarak öðrenmek için yolculuða hazýrlandýlar. Resulullah (s.a.a) Zilkade ayýnýn sonuna dört gün kala Medineden ayrýldý, Zilhiccenin dördüncü günü ise Mekkeye vardý.[42] Hac amellerini yaptýktan sonra Müslümanlarla birlikte o þehirden ayrýlarak Medineye doðru yola koyuldu. Yüz yirmi bin civarýnda olan hac kervaný Cuhfe denilen yere yetiþtiðinde, Hz. Peygamber tarafýndan kervanýn durdurulmasý emredildi. Resulullah (s.a.a) namazýný kýldýktan sonra Gadir-i Hum kenarýnda bir hutbe okudu, sonra Hz. Alinin elini tutup her ikisinin koltuk altlarý görülecek kadar kolunu yukarýya kaldýrdý. Herkes onu görüp tanýdý; sonra yüksek bir sesle þöyle buyurdu:
Ey insanlar! Müminlerin kendilerinden, onlara daha evla kimdir?
Halk: Allah ve resulü daha iyi bilir. dediler.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) þöyle buyurdular:
Allah-u Teala benim mevlamdýr; ben de müminlerin mevlasýyým; ben onlara kendilerinden daha evlayým. Öyleyse ben kimin mevlasý isem Ali de onun mevlasýdýr. [43]
Resulullah (s.a.a), bu cümleyi üç defa tekrarladý. (Hanbelilerin imamý olan Ahmed bin Hanbele göre, dört defa tekrarlamýþtýr.) Daha sonra þöyle buyurdular:
Allahým! Onunla dost olana dost, ona düþman olana düþman ol; onu seveni sev, ona buðz edene buðz et; ona yardým edene yardým et, ondan yardýmýný esirgeyenden yardýmýný esirge; o nereye dönerse hakký onunla döndür. Biliniz ki, bu sözleri hazýr olanlar hazýr olmayanlara bildirmelidirler.
Halk henüz daðýlmadan Allah-u Teala þu ayet nazil etti:
Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladým ve din olarak Ýslamý size beðendim.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) þöyle buyurdular:
Allah-u Ekber! Din kemale erdi, nimet tamamlandý, Allah benim risaletime ve benden sonra Alinin velayetine razý oldu.
Daha sonra orada bulunan insanlar Hz. Aliyi tebrik etmeye baþladýlar. Ebu Bekir ve Ömer Hz. Aliyi ilk kutlayan kimselerdendir...
Bu vakýa, Zilhiccenin on sekizinci günü vuku buldu. Hz. Peygamberin halife tayin etme iþi birkaç defa çeþitli yerlerde tekrarlanmýþtýr.
Hz. Peygamber (s.a.a) Haccetul- Veda yolculuðundan sonra ömrünün son günlerini yaþýyordu, nihayet hicretin on birinci yýlý Sefer ayýnýn yirmi sekizinde fani dünyadan ayrýlýp ebedi yurda göç etti.[44]
Hz. Peygamber (s.a.a)in Hz. Haticeden altý çocuðu vardý, onlarýn isimlerini daha önce zikrettik. Hz. Mariyeden de Ýbrahim isminde bir oðlu vardý. Resulullah (s.a.a)in, Fatýma (a.s) hariç bütün evlatlarý kendi hayatý döneminde vefat ettiler.[45] Hz. Peygamberin nesli, Hz. Fatýmadan devam etti.
Ýnsanlar Felsefeyi Çocukken MASALDAN, Sonra Kitaplardan, ihtiyarlarlayýnca'da ARKALARINDA Kalan Hayatlarýndan ÖGRENEBiLiRLER.
Sincerely...
Sadettin®
skodaz@hotmail.com
skodaz@gmail.com
icq:152318856
Talk is cheap. Use Yahoo! Messenger to make PC-to-Phone calls. Great rates starting at 1¢/min.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "Kayzer.Net Ask Sevgi Mizah Eglence Gruplari..." group.
To post to this group, send email to KayzerNet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/KayzerNet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home