[KayzerNet] Okumaya Davet-48
Bismillahirrahmanirrahim,
Selamün aleyküm,
Sevgili kardeşlerim ben Peygamberlerin mirası olan ilmi öğrenmek istiyorum, benimle birlikte ilim öğrenmek isteyen kardeşlerimi okumaya davet ediyorum. Oku (ikra) Allah'ın ( c.c) ilk emridir, ve ilmin yoludur. Kim Alimim diyor sa da hata eder, çünki ilmin, öğrenmenin sınırı yok.
Daha önce ayrı ayrı göndermekte olduğum, günlük e-postalarımı bu e-postamın ekinde dosyalar halinde size sunuyorum, gözünüze çok gelmesin çünkü size göndermeden önce ben okuyorum ve en çok yarım saatimi alıyor, ilim öğrenmek için bu fedakarlığı yapamazsak, malesef cahillik bizim yoldaşımız olur. Cahil olmaktan ve cahillerin şerrinden, zulmünden Allah'a ( c.c) sığınırım.
İLİM KONUSUNDA ÖNEMLİ HADİSLER
"Kim ilim tahsili için yola koyulursa Allah onun için cennete giden yolu kolaylaştırır".
"Alimin, ibadetle meşgul olan, âbid kimseye olan üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir."
"Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmazlar. Peygamberler miras olarak sadece ilim bırakırlar. Kim ilmi elde ederse büyük bir pay ele geçirmiş olur."
"Hiç kuşkusuz ilim öğrenmek farzdır."
Vaktinizi aldığım için hakkınızı helal edin.
Ekte 6 adet dosya mevcut.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
NOT : GÖNDERDİGİM BU, E-POSTA DAN RAZI OLMAYAN ARKADAŞLARIN, BANA BİLDİRMELERİ KAFİDİR, BİR DAHA KENDİLERİNE E-POSTA GÖNDERİLMEYECEKTİR.ALLLAH (c.c) OKUYANDAN DA OKUMAYANDAN DA RAZI OLSUN.
Halki tarafindan çok sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçiya büyük bir ödül verecegini ilan eder. Yarismaya çok sayida sanatçi katilir. Günlerce çalisirlar, birbirinden güzel resimler yaparlar, eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoslanir. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir.
Resimlerden birisinde bir göl vardir. Göl, tipki bir ayna gibi etrafinda yükselen daglarin görüntüsünü yansitmaktadir. Üst tarafta pamuk beyazi bulutlar gökyüzünü süslemektedir. Resim, bakanlara mükemmel bir huzur hissi verecek kadar güzeldir.
Diger resimde de daglar vardir. Ama engebeli ve çiplak daglar. Daglarin üstündeki öfkeli gökyüzünden bosanan yagmurlar ve çakan simsek ise resmi daha da sikintili bir hale sokmaktadir. Dagin eteklerindeki selale insana gürültüyü, yorgunlugu hatirlatacak kadar hirçin resmedilmistir. Kisaca resim, pek de öyle huzur verecek türden degildir.
Fakat kral resme bakinca, selalenin ardinda kayaliklardaki, çatlaktan çikan mini minnacik bir çalilik görür. Çaliligin üstünde ise bir anne kusun örttügü bir kus yuvasi göze çarpmaktadir. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kusun kurdugu yuva izleyenlere harika bir huzur ve sakinlik örnegi sunmaktadir.
Ödülü kim kazandi dersiniz? Tabi ki ikinci resim... Kral bunun nedenini söyle açikladi:
"Huzur hiçbir gürültünün, sikintinin ya da zorlugun bulunmadigi yer demek degildir. Huzur, bütün bunlarin içinde bile yüregimizin sükunet bulabilmesidir."
Hergün Bir Hadis | |||||
| |||||
| |||||
Cennet Allah'a karşı gelmekten sakınanlara uzak olmayacak şekilde yaklaştırılacak.
"Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedilik günüdür." Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.
KAF SURESİ 31-35
Abdullah bin Selam, Müslüman olmasını şöyle anlatır:
Resulullah efendimiz Medine'ye hicret ettiği zaman, O'nu görmek için hemen halkın arasına karıştım. Mübarek cemalini, nurlu yüzünü görür görmez; "O'nun yüzü yalancı bir yüz olamaz!" dedim.
Resulullah, toplanan insanlara İslâmiyeti anlatıyor, nasihatler veriyordu. Burada Resulullah'tan işittiğim ilk hadis-i şerif şudur:
"Selamı aranızda yayınız, aç kimseleri doyurunuz, sıla-i rahm yapınız (yakın akrabaları ziyaret ediniz). İnsanlar uykuda iken namaz kılınız. Böylece Cennet'e selametle girersiniz."
Fahr-i alem, beni nübüvvet nuru ile tanıyıp, "Sen, Medine alimi İbn-i Selam mısın?" buyurdu. Ben de; "Evet" deyince, sevgili Peygamberimiz; "Yaklaş" buyurarak, şu suali sordu: "Ey Abdullah! Allahü teâlâ için söyle! Tevrat'ta benim vasıflarımı okuyup öğrenmedin mi?"
Ben de; "Allahü teâlânın sıfatları nelerdir, söyler misiniz?" dedim. Bu suale karşılık, Resulullah biraz bekledi ve Cebrail aleyhisselam İhlas suresini indirdi. Resulullah efendimizin okuduğu bu sureyi işitince, Peygamberimize hemen; "Evet ya Resulullah! Doğru söylüyorsun, şehadet ederim ki, Allahü teâlâdan başka ilah yoktur. Sen O'nun kulu ve Resulüsün" diyerek Kelime-i şehadet getirip Müslüman oldum.
Sonra da evin bir tarafına saklandım. Benim peşimden Yahudilerin ileri gelenlerinden bir grup içeri girdi. Resulullah efendimiz, Yahudilere; "Abdullah bin Selam, nasıl bir kimsedir?" diye sordu.
Yahudiler de; "O bizim en yüksek alimimiz ve en büyük alimimizin de oğludur! İbn-i Selam bizim en hayırlımız ve en hayırlımızın da oğludur!" dediler.
Bunun üzerine Resulullah efendimiz, Yahudilere; "Eğer o Müslüman olduysa, siz buna ne dersiniz?" diye sordu. Yahudiler; "Allah onu böyle bir şeyden korusun!" diye karşılık verdiler.
O sırada saklandığım yerden çıkıp; "Ey Yahudi topluluğu! Allahü teâlâdan korkunuz! Size geleni kabul ediniz. Allahü teâlâya yemin ederim ki, siz de bilirsiniz; elinizdeki Tevrat'ta isminin ve sıfatlarının yazılı olduğunu gördüğünüz Allahü teâlânın resulü budur. Ben şehadet ederim ki, Allahü teâlâdan başka ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam O'nun kulu ve resulüdür" diyerek O'nu tasdik ettim.
Bunun üzerine Yahudiler; "O bizim en kötümüzdür ve en kötümüzün de oğludur!" diyerek çeşitli kusurlar ve iftiralarda bulunup beni kötülediler.
Ya Resulallah! Ben onların zalim, yalancı, kötülükten çekinmeyen, iftiracı bir millet olduğunu size haber vermemiş miydim? İşte hepsi ortaya çıktı! dedim. Resulullah Yahudilere; "Birinci şehadetiniz bize kafidir, ikincisi ise lüzumsuzdur" buyurdu. Bunun üzerine hemen evime döndüm. Ailemi ve akrabalarımı İslâmiyete davet ettim. Halam da dahil hepsi Müslüman oldular.
Kendisi ile birlikte; Sa'lebe bin Sa'ye Üseyd bin Sa'ye, Esed bin Übeyd ve bazı Yahudiler samimi olarak Müslüman oldular. Fakat bazı Yahudiler; "İslâmiyete yalnız bizim şerlilerimiz inandı. Eğer onlar hayırlılarımızdan olsalardı, atalarının dinini bırakmazlardı" dediler.
"Satıcı ve alıcı (söz kesip) pazarlığı bitirdikten sonra birbirlerinden ayrılmadıkça alış-verişi bozup bozmamakta serbesttirler. Eğer onların her biri karşılıklı olarak doğru söyler (mal ile paranın durumunu olduğu gibi) açıklar ise, alış-verişleri bereketli olur. Yok eğer gizler ve yalan beyânda bulunurlarsa, alış-verişlerinin bereketi kalmaz ."
Buhârî, Büyû' 19, 22, 44, 46; Müslim, Büyû' 47. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû' 1; Tirmizî, Büyû' 6, 26; Nesâî, Büyû' 4, 8, 11
Hakîm İbni Hizâm
Hakîm, Hz. Peygamber'in ilk hanımı Hz. Hatice'nin kardeşinin oğludur. Fil yılından önce Kâbe'nin içinde doğdu. Kureyşin ileri gelenlerindendir. Peygamberliğinden önce Hz. Peygamber'in yakın dostu idi. Ne var ki kendisinin müslüman olması, Mekke fethine kadar gecikti. Ebû Hâlid künyesiyle meşhur olan Hakîm, müellefe-i kulûbdandır. Huneyn Gazvesi'nde kendisine yüz deve verilmiştir. Daha sonra iyi bir müslüman olmuştur. Câhiliye devrinde yaptığı iyi davranışlarını müslüman olduktan sonra da sürdürmüştür. Çok cömert bir insan olan Hakîm, Hz. Peygamber'e müslüman olmadan önce yaptığı iyiliklerden kendisine bir fayda olup olmadığını sormuş ve " Sen geçmişteki hayırlarından ötürü müslüman oldun" cevabını almıştır.
Kendisinden rivayet edilen 40 kadar hadis, Kütüb-i Sitte'de yer almıştır. Bunlardan dört tanesini Buhârî ve Müslim Sahih'lerinde ortaklaşa zikretmişlerdir.
Hakîm İbni Hizâm 120 yıllık uzun ömrünün yarısını Câhiliye'de, yarısını da İslâm döneminde yaşamış ve hicrî 58 veya 60 yılında vefat etmiştir.
Allah ondan razı olsun.
Açıklamalar
Alış-verişte malın ve paranın durumunu olduğu gibi söylemek, varsa kusurlarını gizlememek veya yalan beyânda bulunmamak temel ilkedir. Doğru sözlülük, ticârette ve kazançta bereket vesilesidir. Aksi ise, alış-verişte hayır ve bereket bırakmaz. Doğruluğun ekonomiye bu açıdan etkisi inkâr edilemez.
Hadis, kazanma ve kâr kavramına ahlâkî ve mânevî boyut getirmektedir. Demek ki kazanma sadece rakamla ifâde edilecek bir konu değildir. Onda bir de "bereket ve hayırlılık yönü" yani "meşrûiyet" tarafı vardır. Bu da dürüstlük ile sağlanabilmektedir. Yalan söyleyerek veya malın ayıbını gizleyerek, daha doğrusu karşısındakini aldatarak para kazanmak mümkün ise de bu, müslümanca bir tavır değildir. Zira Hz. Peygamber bir başka hadîs-i şerîfinde "Bizi aldatan bizden değildir" buyurmuştur (bk. Müslim, Îmân 164). O halde müslümanın gerçek kazancı, bütün muamelelerinde müslümanca yani dürüst davranmaktadır. Doğru sözlülük, özellikle kul haklarıyla ilgili konularda çok daha büyük önem arzetmektedir.
Bu açıdan bakıldığı zaman ticârî reklâmların çığırtkanlığa varmaması, yalan ihtivâ etmemesi, malın vasıflarını dosdoğru aksettirmesi gerekmektedir. Aksi halde büyük ölçüde bir aldatma söz konusu olur. Yalana dayalı reklâmlarla elde edilen servetlerin, eninde-sonunda elden çıkacağı, kimseye hayretmeyeceği açıktır. Bu durum, sayısız misalleriyle ortadadır.
"Haksız kazanç", "kara para" gibi kavramlar, müslümanın dürüstlük vasfına terstir. Az da kazansa müslümana doğruluk yakışır. Çünkü bereket dürüstlüktedir. Allah'ın bereket verdiği kazanç ise, asla küçük değildir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Alış-verişe konu olan malın ve paranın ayıbını açıklamak gereklidir. Gizlemek haramdır. Kusurun sonradan ortaya çıkması pazarlığın feshine sebeptir.
2. Yalan berekete mânidir.
3. Doğru tâcir az kâr etse de kazancının bereketini görür.
Kaynak : İmam Nevevi "Riyasüz Salihin"
ALLAH (C.C) VE RESULU MUHAMMED (S.A.V) İÇİN AYIRIRMISINIZ !!!
Alt kısımdaki açıklamayı okuyunuz.(Kendi sözümü Kuran'ın önüne geçirmek istemedim.)
A'RAF SÜRESİ TOPAM 206 AYET ( BU GÖNDERİDE 176 – 180 AYETLER)
Kovulmuş Şeytanın şerrinden Allah'a (c.c) Sıgınırım
Bismillahirrahmanirrahim, Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.
176 Şimdi biz eğer dileseydik, onu ayetlerimizle yüceltir üstün kılardık; fakat o hep dünyaya sarıldı ve yalnızca kendi arzu ve heveslerinin peşinden gitti. Bu bakımdan böyle kimsenin durumu, kışkırtılan bir köpeğin durumu gibidir. Öyle ki, onun üzerine korkutarak varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da… Bizim ayetlerimizi yalanlamaya kalkan kimselerin hali işte böyledir. Öyleyse bu olayı onlara nakledip anlat ki, belki derin derin düşünürler.
177 Ayetlerimizi yalanlayan ve yaratılış gayesine aykırı hareket edenlerin durumu ne kötüdür.
178 Allah kime yol gösterirse, gerçekten doğru yola erişen işte odur. O'nun sapıklık içinde bıraktığı kimselere gelince, büyük kayıp içinde olanlar da işte böyleleridir.
179 Gerçek şu ki, biz kalpleri olup, gerçeği kavrayamayan, gözleri olup da göremeyen, kulakları olup da işitemeyen cinlerden ve insanlardan pek çok canlıyı cehennem için ayırmışızdır. Hayvan sürüsü gibidir bunlar. Hayır hayır, doğru yolu kavramakta onlardan da aşağı, bunlar körü körüne dünyaya dalıp gitmiş kimselerdir.
180 En güzel isimler Allah'ındır. O halde Allah'a o güzel isimleriyle dua edin. O'nun isimlerinin anlamını, eğip büken kimselerden uzak durun. Böyleleri yapıp ettiklerinden dolayı, er geç cezalandırılacaklardır.
Devam edecek/... kaynak Abdullah PARLAYAN "ÖZLÜ TEFSİR" kitabı
--
"Mezardakilerin Pişman Olduğu Şeyler için, Dünyadakiler Birbirini Yiyor."
İmam-ı Gazali (Rh.Aleyh )
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." group.
To post to this group, send email to KayzerNet@googlegroups.com
To unsubscribe from this group, send email to KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/KayzerNet
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home