sg

Cuma, Ağustos 25, 2006

[KayzerNet] : İLGİNÇ


acıyla ve isyanla (ölüm cezası b.6) Thursday, Apr 27 2006
Ölüm Cezası Tefrika and Bağımsız öyküler tembellikruyasi 2:02 pm

İnsan bir kişiyi sevmeyi bırakıp, ona olan aşkını, tutkusunu sevmeye
başladığında gerçek aşk doğar. Birbirlerinden bağımsız bir üçüncü varlığı
sever olurlar o evreye geldiklerinde çiftler. Zordur bunu sürdürebilmek ve
daha da zordur aynı aşkı sevecek insanı bulabilmek. Zaten bu yüzden
yetmişli yaşlarına gelip de hala birbirlerinin gözlerinin içine bakan
karı koca sayısı bu kadar azdır ve yine bu yüzden milyonlarca insan, on
yıllarca yan yana uyudukları hayat arkadaşlarına değil belki sadece bir
kere göz göze geldikleri bir hayale sarılıp uyurlar geceleri. Ruh ikizi
derler çoğu zaman bu bulunması ve korunması zor hayale. Aslında kimse ruh
ikizini aramaz. O en ummadığınız anda aramazken bulunuverir. İki insanın
zamanlarının ve mekanlarının anlaşılmaz, kararlaştırılamaz kesişimi sunar
imkanı. Görmek gerikir bunu. O tek an, o tek mekan iki insanın hayatını
bulunduğu noktadan alıp, gömlek gömlek üstün bir yere taşır. Orada
bulutların arasında diğer şanssız ve beceriksiz küçük insanların
dünyasına yukarıdan bakıp şükretme şansını elde ederler. Melek
olmamışlarsa da onlar en yakın şey olmuşlardır. Melek olmamışlardır çünkü
aşıkların bulutların arasındaki yerleri asla kalıcı değildir. Zemin çok
kaygan, düşmek çok kolaydır ve bir kural vardır; eğer biraz aşağıya
kayarsan bir daha eski yerine yükselemezsin. Çünkü aşağıdaki dünyaya ne
kadar çok yaklaşırsa, oraya ait duygular o kadar benliğine sahip olur.

Bir çok insan iki kişilik cennetlerinden aşağıya düşerler. Onları kimse
aşağıya itmez, başlarına ne gelirse kendilerinden gelir. Bir çok kişi
minik dünyalarından hiç ayrılamazken, verilen imkanı kullanamazlar. Hep
“Acı ve İsyan” olur dünyaya dönünce. Sonra gurur gelir ve
tabii ki kendini beğenmişlik. En son nefret kendini gösterir. Nefret de
aşka benzer. Çünkü iki insan birbirinden yeteri kadar nefret ederse bir
yerden sonra artık birbirlerinden değil, bir üçüncü varlık olarak,
nefretten nefret etmeye başlarlar. Aşk ile nefret arasındaki tek fark
şudur; gerçek aşk çok azken, gerçek nefret için ruh ikizi olmaya gerek
yoktur. Ama şurası kesindir ki bulutların arasından aşağıya düşen ve
bunun için birbirini suçlayan iki insandan daha çok da kimse kimseden
nefret edemez. Ama sonuçta ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar nefretle
dolu minik dünyada sesleri duyulmaz olur.

Acıyla ve isyanla düştü gözlerim yere

Fırtına grisi yüzünde bir şaşkınlık.

Bulutların arasında, kör karanlıkta

Yapayalnızsam eğer ve düşüyorsam artık dünyaya

Tek suçlusu sen olmasanda

Yine de en çok sana kızdım.

Melekken ben ve hepsinin üstündeyken,

Eskiden,

Küçücük sandığım onların dünyalarına ortak oldukça o büyüdü.

Artık acıyla ve isyanımla

Kimse beni duymasa da

Beni duymayanların arasında, çığlık çığlığa bağırıyorum…

Körüm ve hiç bir düğümü çözemem, onu bulabilsem de

Ki seni bulabilsem de seni, seni, sevemem artık..

Bu minik dünyada artık sesin duyulmaz, cismin görülmez oldu.

Efsane olmaya aday aşklar bile böyle yitip gitmiştir tarihte. Aslında
efsane olan aşklar da ya taraflardan biri ya da ikisi birden, sevgililer
daha bulutların üstündeyken ölmüşlerdir. İnsanlar sonu gelmeyen
hikayeleri severler, çünkü herkesin hikayesi bir nihayete erer.
sonsuzluk yanlızca ölümle başlar sonsuz olan aslında ruhtur çünkü
yaratıcının bir parçasıdır O dilemezse asla sonsuza dek yok olamaz

_________________________________________________________________
Sohbet ve eglence, web kamera ve sesli sohbet Messenger'de.
http://messenger.msn.com/?mkt=tr&DI=3490&XAPID=2584


 acıyla ve isyanla (ölüm cezası b.6) Thursday, Apr 27 2006 Ölüm Cezası Tefrika and Bağımsız öyküler tembellikruyasi 2:02 pm  İnsan bir kişiyi sevmeyi bırakıp, ona olan aşkını, tutkusunu sevmeye  başladığında gerçek aşk doğar. Birbirlerinden bağımsız bir üçüncü varlığı  sever olurlar o evreye geldiklerinde çiftler. Zordur bunu sürdürebilmek ve  daha da zordur aynı aşkı sevecek insanı bulabilmek. Zaten bu yüzden yetmişli  yaşlarına gelip de hala birbirlerinin gözlerinin içine bakan karı koca  sayısı bu kadar azdır ve yine bu yüzden milyonlarca insan, on yıllarca yan  yana uyudukları hayat arkadaşlarına değil belki sadece bir kere göz göze  geldikleri bir hayale sarılıp uyurlar geceleri. Ruh ikizi derler çoğu zaman  bu bulunması ve korunması zor hayale. Aslında kimse ruh ikizini aramaz. O en  ummadığınız anda aramazken bulunuverir. İki insanın zamanlarının ve  mekanlarının anlaşılmaz, kararlaştırılamaz kesişimi sunar imkanı. Görmek  gerikir bunu. O tek an, o tek mekan iki insanın hayatını bulunduğu noktadan  alıp, gömlek gömlek üstün bir yere taşır. Orada bulutların arasında diğer  şanssız ve beceriksiz küçük insanların dünyasına yukarıdan bakıp şükretme  şansını elde ederler. Melek olmamışlarsa da onlar en yakın şey olmuşlardır.  Melek olmamışlardır çünkü aşıkların bulutların arasındaki yerleri asla  kalıcı değildir. Zemin çok kaygan, düşmek çok kolaydır ve bir kural vardır;  eğer biraz aşağıya kayarsan bir daha eski yerine yükselemezsin. Çünkü  aşağıdaki dünyaya ne kadar çok yaklaşırsa, oraya ait duygular o kadar  benliğine sahip olur.  Bir çok insan iki kişilik cennetlerinden aşağıya düşerler. Onları kimse  aşağıya itmez, başlarına ne gelirse kendilerinden gelir. Bir çok kişi minik  dünyalarından hiç ayrılamazken, verilen imkanı kullanamazlar. Hep “Acı ve  İsyan” olur dünyaya dönünce. Sonra gurur gelir ve tabii ki kendini  beğenmişlik. En son nefret kendini gösterir. Nefret de aşka benzer. Çünkü  iki insan birbirinden yeteri kadar nefret ederse bir yerden sonra artık  birbirlerinden değil, bir üçüncü varlık olarak, nefretten nefret etmeye  başlarlar. Aşk ile nefret arasındaki tek fark şudur; gerçek aşk çok azken,  gerçek nefret için ruh ikizi olmaya gerek yoktur. Ama şurası kesindir ki  bulutların arasından aşağıya düşen ve bunun için birbirini suçlayan iki  insandan daha çok da kimse kimseden nefret edemez. Ama sonuçta ne kadar  bağırırlarsa bağırsınlar nefretle dolu minik dünyada sesleri duyulmaz olur.  Acıyla ve isyanla düştü gözlerim yere  Fırtına grisi yüzünde bir şaşkınlık.  Bulutların arasında, kör karanlıkta  Yapayalnızsam eğer ve düşüyorsam artık dünyaya  Tek suçlusu sen olmasanda  Yine de en çok sana kızdım.  Melekken ben ve hepsinin üstündeyken,  Eskiden,  Küçücük sandığım onların dünyalarına ortak oldukça o büyüdü.  Artık acıyla ve isyanımla  Kimse beni duymasa da  Beni duymayanların arasında, çığlık çığlığa bağırıyorum…  Körüm ve hiç bir düğümü çözemem, onu bulabilsem de  Ki seni bulabilsem de seni, seni, sevemem artık..  Bu minik dünyada artık sesin duyulmaz, cismin görülmez oldu.    Efsane olmaya aday aşklar bile böyle yitip gitmiştir tarihte. Aslında efsane  olan aşklar da ya taraflardan biri ya da ikisi birden, sevgililer daha  bulutların üstündeyken ölmüşlerdir. İnsanlar sonu gelmeyen hikayeleri  severler, çünkü herkesin hikayesi bir nihayete erer. sonsuzluk yanlızca ölümle başlar sonsuz olan aslında ruhtur çünkü  yaratıcının bir parçasıdır O dilemezse asla sonsuza dek yok olamaz  _________________________________________________________________ Sohbet ve eglence, web kamera ve sesli sohbet Messenger'de. http://messenger.msn.com/?mkt=tr&DI=3490&XAPID=2584  

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : KayzerNet@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/KayzerNet adresinde bu
grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


Komik Videolar   islam  şarkı sözleri  yemek tarifleri  gelibolu  huzur   sağlık