sg

Salı, Eylül 05, 2006

[Kayzer.Net] anne



om

'Anne'

Olur, olmaz her seye aglayan 'Anne' kocasinin ölüm haberi aldiginda evi
badana ediyordu...
Elinde badana firçasi oldugu yere çöktü, kaldi...

Aglamadi...

Konusmadı da...

Günlerce konusmadı...

Demiryolcu olan kocasi bir tren kazasinda ölmüs, bes çocukla dul kalmıştı.

Büyük kizi evliydi, bir sonraki kizi Hukuk Fakültesi'ne gidiyordu.

40, 50 bin nüfuslu bir dogu kentinde kizini ta Ankara'lara, hukuk
fakültesine göndermek kolay bir iş dedildi o dönemde.

Hısım, akrabanın konu, komşunun fiskoslarina aldirmamış okumaya göndermişti
kizini...

Büyük oglu lisede, ortanca oglu ortaokulda, en küçük oglu ise ilkokulda
okuyordu.

Çocukken gönderildigi Kuran Kursu'nda Arapça ve Osmanlica ögrenmişti.

Türkçe okuyup, yazmayi çocuklari ilkokula başladiktan sonra, onlara ders
çaliştirmak için ögrendi...

Bu sayede tanişti diş dünya ile.

Kocasinin her akşam eve getirdigi gazeteleri okuyarak...

Akilliydi...

'Reis' derdi kocasi ona...

Her türlü ev işinden başka tarla, bahçe işleri ile de o ilgilenirdi...

Buna ragmen çok severdi kocasini.

Hala da çok sever.

Arada bir rüyasinda görür onu.

Gördügü rüyayi unutmasin diye gecenin bir yarisi çocuklarini uyandirip
anlatir...

Çocuklarini büyütüp, yetiştirmesi ise uzun hikaye...

Kocasinin ölüm haberini aldiktan üç gün sonra agzini ilk kez açtiginda
söyledigi ilk cümle 'gidecegiz buradan' oldu.

Bu karara karşı çikan hısım akrabaya 'çocuklar' diyerek direndi.
'Onlarin okumasi lazim.' Tanidik berberlerin, terzilerin, iyi niyetli 'çirak
alma' tekliflerini kulak arkasi etti.

O güne dek saygida kusur etmedigi kaynanasinin 'Orospu olmaya mi gidiyorsun
Ankara'ya' sözünü ise tinmadi bile.

Yillar sonra 'O da hakliydi' demişti.  'Genç yaşta yitirdiği tek oglunun
yanisira bir de O'nun yadigarlarindan, torunlarindan ayri düşmenin acisi ile
söyledi o sözü'.

Yapilirken kerpiçini, harcini sirtinda taşidigi evini kiraya vererek, tasi
taragi toplayip bir vagona yükledi.  Çocuklari ile beraber bir kompartmana
doluşup Ankara'ya gitti...

Bütün okullara yakin olmasina dikkat ederek bir ev kiraladi.  Çocuklarini
yürüme mesafesindeki okullara kaydettirdi.

Okul tatillerinde memleketine gidip yillik erzakini yapti ama yine de zordu
hayat.
Kira, okul masraflari agir gelmeye başladi.
Ogullarina kiyamiyordu ama 'Abla'ya nazinin geçecegini biliyordu.
Fedekarligi ondan istedi.  Abla hukuk ögrenimini birakip, demir yollarinda
işe girdi.

Çocuklar, ne yaşanılan hayatin zorlugunu fark etti, ne de babasizligi.

Hepsi okudu.

Büyük oglu devletin açtigi sinavlari kazanarak gittigi Almanya'dan yedi yil
sonra doktorasini yaparak döndü.
Kisa sürede profesör oldu.

Ortanca oglunun küçüklügünden bu yana merak sardigi tiyatrodan
vazgeçmeyecegini anlayinca ancak bir üniversite bitirmesi ve daha da
önemlisi yedek subay olarak askerligini yapmasi koşulu ile 'tiyatrocu'
olmasina izin verdi.

Şimdilerde o'nu sahnede, tv ekranlarında görüp, kocasinin ölüm haberini
aldigi zaman tuttugu gözyaşlarini esirgemiyor.

Söylemeyi unuttum.

O, yani 'Anne' sadece mutluluk duydugunda ya da duygulandiginda aglar...

Küçük oglu da en büyük agabeyin izinden giderek akademik kariyerini
tamamladi.  Profesör oldu...

Yaşı bilinmiyor 'Anne'nin.

En az 85'indedir diye tahminler yapiliyor.

Belki de 90!..

Üç büyük ameliyat geçirdi.  Tansiyonu ancak ilaçlarla dengede duruyor.
Romatizma ve yaşlılık bir zamanlar taşı siksa suyunu çikaracak kadar güçlü
olan adalelerini bitirip, tüketti.  Yataga baglandi.
Tekerlekli yürütecinin yardimi ile tuvalete gidebiliyor ancak.

Ve buna şükrediyor...

Her zaman ilgi duydugu diş dünya ile tek baglantisi, katarakt ameliyatina
ragmen okumakta zorlandigi gazeteler.

Işitme cihazı ise hiç işe yaramyyor.

Dudak okuyarak anlaşıyor etrafi ile...

Yine de mutlu.

Tek pişmanlygi son seçimlerde Ecevit'in partisine verdigi oy.

Tek dilegi ise kimselere, özellikle de yataga baglandiktan sonra kendisine
çiçekler gibi bakan çileli kizina 'Abla'ya daha fazla yük olmadan sessizce
ölmek...

Ölüp cennete gitmek ve orada henüz otuzbeş yaşındayken yitirdigi kocasi ile
buluşarak 'Adam'ina; 'çocuklarini vatana, millete hayirli birer evlat olarak
yetiştirdiğini ve 'kendilerini kurtardigi" müjdesini vermek...

Anneler gününde 'Annem' geldi aklima...

Şöyle ya da böyle Anadolu'daki yüzbinlerce anne'ye oldugu kadar sizin de
annenize benzeyen kendi annem...

Ne desem bilmem ki!..

Ne desek!..

Kenan Işık
 

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : KayzerNet@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/KayzerNet adresinde bu
grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


Komik Videolar   islam  şarkı sözleri  yemek tarifleri  gelibolu  huzur   sağlık