sg

Salı, Eylül 19, 2006

[Kayzer.Net] Şartlı Sevgi Sahte midir

Şartlı Sevgi Sahte midir 

Zaman ve içinde yaşadığımız sistem o kadar yapay, yalan ve sahte ki dostlar... Sevgiler, dostluklar, ahbaplıklar o kadar iki yüzlü ve çıkara dayalı ki.İşte bu nedenle, içinde hilesiz sevgi taşıyanlara acı ve zor geliyor yaşadığımız çağ. Tebessümler, gülüşler, dokunuşlar, sevgi sözleri hepsi hepsi yalan ve sahtekarca geliyor insana.

Hayatımda hiç kimseye kötülük düşünmedim, bilerek kimseye kötülük ettiğimi de sanmıyorum. Hayatım boyunca hep insanlara iyilik etmek için çırpındım, bunu beni tanıyan herkes bilir. Çıkar için babam da olsa elini öpmedim. Haksızlığına inandığım hiç bir olayda ya da hiç bir insana taraf olmadım. Yaşamım boyunca kimseye muhtaç olmadım, ama zengin de olamadım. Zengin olmam zaten mümkün değildi. Çünkü ilaç ya da yemek paramı bile aç kalma pahasına da olsa ihtiyacı olduğuna inandığım insanlara verdiğim çok olmuştur. Bu huyumdan dolayı babam bile hiç sevmedi beni, para kazanmaktan başka hiç bir nitelik taşımayan kardeşlerimi daima el üstünde tuttu.
Oysa ki, babam varlıklı sayılır, maddi olarak hiç bir şeye ihtiyacı da yok.

Düşünüyorum da sanki bütün ilişkiler insani değerlerin dışında ,yalnızca para ve çıkar üzerine kurulu. Çünkü birey olarak, toplum olarak el üstünde tuttuğumuz anlamsız değerler ve aldığımız kültür, içinde bulunduğumuz zaman bunu gerektiriyor. Bugüne kadar çevremdekílerden çıkar ilişkisini gözetmeden seven birkaç kişi tanıdım. Annem, ninem ve kızkardeşimdi bu kişiler. Bir tek onların sevgisinin, hesapsız, çıkarsız, yalansız, hilesiz olduğuna inadım. Toplumumuzda, kadınların neden daha duyarlı, tutarlı ve dürüst davrandıklarının nedeni üzerine çok düşündüm ama kendimce bir sonuca varamadım.

Hayatı anlamak ve yaşama anlam katmak için; sevgiyi yakalamak ve anlamlı kılmak lazım. İnsanlar yüreğini sevgiye ayarlamalı ki kini, nefreti ve çıkarı kafdağının ötesine kovalasın. Yoksa insanı erdemleştiren, duyguyu sıcak, yüreği temiz tutan, çıkarsız, yalansız, sevgiye yönelmesí mümkün değildir insanın. Sevmeyen insanın hayatı zaten güzel ve anlamlı da olmaz?

Sevgisini çıkarsız yalansız sevdiklerine vermek, mal para yada yemek vemekten daha iyi değil midir?. Sevmek demek (hayatta ölmek değil ama gerektiğinde gözünü kırpmadan canını verebilmektir sevdiklerine.) Bazen düşünüyorum da insan sevmeden nasıl yaşar, toprağı, suyu havayı en önemlisi de insanı sevmeden nasıl yaşar? Kimi insan için yaşamak sadece bir dolup boşalma kanalıdir. Yanlızca yiyip içmek, tuvalete gitmektir. Lüks arabalara binmek ya vda başkalarına hava atmaktır. Ne korkunç ve tiksindirici değil mi? Hiç bir derinliği ve ağırlığı olmayan ve yaşadığını hissedip de neden yaşadığını bilmemek ne çirkin şey. Çevrenizde o tür insanlarla bir konuşun. Hayatla, mutlulukla , sevgiyle ilgili fikirlerini sorun, alacağınız cevapları bir değerlendirin ve göreceksiniz ki bu dünyada ot gibi yaşayan ne çok insan var. O zaman kızmadan bana hak vereceksiniz. Bu tür insanlar çevremizde o kadar çok ki. Oysa, insan sevgisi, sevdası, bilgisi, ilgisi, düşü, düşüncesi, kü!
ltürüyle insandır. (İnsan salt bir dolup boşalma kanalı değildir.)

Sevginin kökeni insanınki kadar eskidir, insanla birlikte sevgi de var oldu yeryüzünde. Sevgisiz bir hayat koca bir hiçtir, boş bir kalıptır. Hayat koca bir kitaptır, sayfaları sevgiyle çevirdikçe ancak insan, insanlığının farkına varabilir. En kutsal sevgi karşılık beklemeden sevmektir. Karşılık bekleyen sevgi, gerçek sevgi değildir; çıkarcı, ucuz, basit ve günü birlik yaşanan sevgidir. Sevgi sanılan bazı günübirlik hoşlanmalar da kalıcı değildir, gelip geçicidir. Çünkü yalnız çıkara ve anlık hoşlanmalara dayalıdır. Gerçek sevgi hesapsız ve hilesizdir. Gerçek sevgi üzerine kurulan ilişkilerin temeli de öyle kolay kolay yıkılmaz. Sevgi kin ve nefret tutmaz, gerçek sevgide e bencillik yoktur. Sevgiyle yapılan hersey yapıcıdır, saygındır, güzeldir.

Bakın " Masumi Toyotome" diye bir Japon yazar, "Sevgi Çeşitleri" başlıklı
makalesinde ne güzel anlatıyor bunu:
. Bu yazıyı, kimin çevirdiğini, kimin
düzenlediğiyle ilgili, elimde herhangi bir bilgi ya da kaynak yok....

Çevirmeninden, yayımcısına, düzenleyicisinden yazarına kadar emeği geçen
herkesten özür diliyerek aşağıya alıyorum...


Sevgi Çeşitleri

Masumi Toyotome.
"Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir" diye başlıyor. "Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?" diye soruyor..
Sonra anlatmaya başlıyor.

"Sevgi üç türlüdür!.."
Birincinin adı "Eğer" türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar..

Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.
Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim.
Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.
Toyotome "En çok rastlanan sevgi türü budur" diyor. Bir şarta bağlı sevgi..
Karşılık bekleyen sevgi.. "Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vadedilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar.. "Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı birşey kazanmaktır."

Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil,hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor.
Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor.
Yazar bir örnek veriyor.

Bir genç Tokyo Üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için, çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle "Sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin" diye
bağırıyor. Delikanlı "Ama baba, vaktiyle sen de bir ara kendini iyi hissetmediğinde
Hakone kaplıcalarına gittiğini anlatmıştın" diyor.
Baba daha çok kızarak, delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk da intihar ediyor.
"Gazeteler intiharın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı" diyor
yazar..

"Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı!.."
İnsanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında..
"Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek, bu genç adamın yaptığı gibi, yaşamı sürdürmekle, ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir" diyor,Masumi Toyotome..
İlginç değil mi?..

İkinci türe geçiyoruz.
Çünkü türü sevgi..
Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor:

"Bu tür sevgide kişi, birşey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da birşey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır." Örnek mi?..
"Seni seviyorum, çünkü çok güzelsin. (Yakışıklısın!)"
"Seni seviyorum, çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.."
"Seni seviyorum, çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki.."
"Seni seviyorum,çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki.."

Yazar," çünkü " türü sevginin, eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş birşeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün, "Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de yükler getirir insana..

İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşam sonsuz sevgi kazanma çabası ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler.

"O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?" diye soruyor, Toyotome.. "Çünkü türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz" diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var.

Birincisi.. "Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?" korkusu.. Tüm insanların iki yanı vardır. Biri, dışa gösterdikleri, öteki yalnızca kendilerinin bildiği.. "İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terkederlerse" korkusu buradan doğar.

İkincisi de.. "Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.." endişesidir. Japonya'da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın yüzü ,patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terketmiş. Daha acısı; aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler artık çirkin olan kızlarını.. Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş.

Japon yazar "Toplumlardaki sevgilerin çoğu 'Çünkü' türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür" diyor.. Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?.."

Ve işte sevgilerin en gerçeği!..

"Üçüncü tür sevgi benim 'Rağmen' diye adlandırdığım türdür" diyor yazar.
Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklenmediği için "Eğer" türü sevgiden farklı bu.. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için "Çünkü" türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan "Birşey olduğu için" değil,"Birşey olmasına rağmen" sevilir. Güzelliğe bakar mısınız?.. Rağmen sevgi..

Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "rağmen" sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına "rağmen" tapar!.. "Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara 'rağmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile.." Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine "rağmen" olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.

Japon yazar "Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur" diyor. "Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek,giysi,ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir." Bunun böyle olduğundan, yazar nasıl emin diyebilirsiniz. Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor..

"Şu soruma cevap verin" diyor. "Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz?.. Kendi kendinize 'Yaşamamın ne yararı var ?' diye sormaz mıydınız?.."

Devam ediyor Toyotome.. "Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün.. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmez miydi?. O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?."

"Diyelim sıradan bir yaşamınız var.. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?.." diye soruyor ve yanıtlıyor: "Böyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar." Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "Rağmen" sevgiyi.. "Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır." Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome.. "Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var.. Kimsede başkasına verecek fazlası yok" diye açıklıyor..

Anlatıyor..
"Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama da o da aynı şeyi başkasından beklemektedir." Peki bu dünyada sevgi ne kadar var?..
Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar.. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz.. Hani nerede?.. Hepsi o..

Ve asıl çarpıcı cümle en sonda..
"Dünyadaki en büyük kıtlık, 'rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır!.."


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : KayzerNet@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/KayzerNet adresinde bu
grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


Komik Videolar   islam  şarkı sözleri  yemek tarifleri  gelibolu  huzur   sağlık