sg

Cuma, Eylül 29, 2006

[Kayzer.Net] Fwd: EYLÜL KAPIDAN BAKTIRIR.SONRA YÜREK YAKTIRIR...






Eylül Kapıdan Baktırır, Sonra Yürek Yaktırır…

Elimi öperken kafasına vurdum diye dudağı kanayan sivrisineği arıyorum
birkaç gündür. Ortalarda gözükmüyor. Oda temmuz gibi sırra kadem bastı.
Belikli artık kanımdan hazzetmiyor. Akşamları sırtımı üşüttüğümden
midir
nedir, midem kazınıyor. Daha geçen hafta evin bütün kapı ve
pencerelerini
açıp perdeler havalansın diye perdelere gözünü diken ve "pencerenin
perdesini havalandıran rüzgar" diye şarkı söylemeye hazırlanan ben,
şimdi
"kapıları örtün cereyan yapıyor" diye hayıflanıyorum.

Bir amerikan filminde yaşlı ama yakışıklı bir adamla bir o kadar genç
ve
güzel bir kadının yürüdüğü sarı yapraklarla kaplı bir parkı hatırlarım
hep
Eylülde. Birde ilkokula başladığımızda üzerinde isimlerimiz kazılı
sıralar
üzerinde duran ve birkaç güne kadar parçasını bile bulamayacağımız ama
yıllar yılı burnumda kalacak silgimin o canım kokusunu. Belki
mahallemizde
oyun alanları olmadığından beklide, babamız tatile gidecek kadar para
kazanmadığından olacak koskoca Haziran ve Temmuz ve dahi Ağustos ayını
mahallenin camisinde Kuran tilaveti ile geçirdikten sonra. Eylülün o
değişik
o çiğ kokan sabahlarında açardık gözümüzü. Yaz aylarının sabahları
nasıldır
bilemezdik çünkü saat onlara kadar yatar ardından bir bardak çayla
sokaklara
dökülürdük. Ama eylülün çiğ kokan mis gibi ferah sabahları hiç aklımdan
çıkmaz.

Geçen yıldan kalan defterlerimizi toplardık önce, hangi defterimizde
fazla
yaprak kalmışsa önce öğretmene homurdanır (madem 30 sayfa yazdıracaktın
neden 100 sayfalık defter aldırdın) ardından baş taraflarını bantlar ve
onlardan ince deftere ihtiyacımız olan derslerimiz için defterler
üretirdik.
Geriye de ya iki yada üç defter ihtiyacımız kalır ve babalarımıza
zarardan
kar eden tüccar edasıyla yanaşır "baba iki defter alırsan işimiz tamam"
derdik. Babalar eskiden çocuklarını dinlemezlerdi, "afferim benim aslan
oğlum" filanda demezlerdi. Bu tür laflar sonradan çıktı. Hatta babalar
çocuklarını "hiç" dinlemezlerdi. Onlar alır onlar satar onlar
ihtiyaçlarımızı bilir ve onlar her şeyimizi tastamam ederlerdi. Yamalı
çorap
giymek moda, ağabeyinden kalan siyah önlük gıcır, bir oruç karşılığı
alınmış
mavi naylon ayakkabı en fiyakalı giyecekti. Zeytin yarım ısırılarak
yenirdi
ki bitmesin. Ama her defasında sofradaki tabak dibi görününce ya kadar
yenirdi.1 kuruşa satın alınmış yarım ekmek arasında helvanın tadı
uzaydan
gelmişti ve o tadı dünyaya bırakan uzay aracı bir daha asla dünyaya
inmeyecekti.

Kızlar saçlarına beyaz kurdeleler takarlardı ve arka sıradaki erkekler
hep o
sarkan saçları çekerlerdi. Liseye gelinceye kadarda sınıftaki kızlara
kimse
yan gözle bakmazdı. Eylül ve hazirandan başka ayını hatırlamadığım onca
yıllık okul hayatımdan geriye hala burun direğimi sızlatan o silgi
kokusu
kaldı. Bu havaların mahvettiği şair gibi o silgi kokusunda mahvolmuş
adamlar
olarak hatırlayacağız çiğ kokulu sabahlarımızı ama o silgi kokusu hiç
yakamızı bırakmayacak.

Eylül kapıdan baktırmadı, çünkü cereyan yapıyor diye az önce kapattık.
Çünkü
bugün eylülün .....--

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : KayzerNet@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/KayzerNet adresinde bu
grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


Komik Videolar   islam  şarkı sözleri  yemek tarifleri  gelibolu  huzur   sağlık