[Kayzer.Net] Okumaya Davet - 56
Bismillahirrahmanirrahim,
Selamün aleyküm,
Sevgili kardeşlerim ben Peygamberlerin mirası olan ilmi öğrenmek istiyorum, benimle birlikte ilim öğrenmek isteyen kardeşlerimi okumaya davet ediyorum. Oku (ikra) Allah'ın ( c.c) ilk emridir, ve ilmin yoludur. Kim Alimim diyor sa da hata eder, çünki ilmin, öğrenmenin sınırı yok.
Daha önce ayrı ayrı göndermekte olduğum, günlük e-postalarımı bu e-postamın ekinde dosyalar halinde size sunuyorum, gözünüze çok gelmesin çünkü size göndermeden önce ben okuyorum ve en çok yarım saatimi alıyor, ilim öğrenmek için bu fedakarlığı yapamazsak, malesef cahillik bizim yoldaşımız olur. Cahil olmaktan ve cahillerin şerrinden, zulmünden Allah'a ( c.c) sığınırım.
İLİM KONUSUNDA ÖNEMLİ HADİSLER
"Kim ilim tahsili için yola koyulursa Allah onun için cennete giden yolu kolaylaştırır".
"Alimin, ibadetle meşgul olan, âbid kimseye olan üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir."
"Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmazlar. Peygamberler miras olarak sadece ilim bırakırlar. Kim ilmi elde ederse büyük bir pay ele geçirmiş olur."
"Hiç kuşkusuz ilim öğrenmek farzdır."
Vaktinizi aldığım için hakkınızı helal edin.
Ekte 6 adet dosya mevcut.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
NOT : GÖNDERDİGİM BU, E-POSTA DAN RAZI OLMAYAN ARKADAŞLARIN, BANA BİLDİRMELERİ KAFİDİR, BİR DAHA KENDİLERİNE E-POSTA GÖNDERİLMEYECEKTİR.ALLLAH (c.c) OKUYANDAN DA OKUMAYANDAN DA RAZI OLSUN.
67. Ebû Ya'lâ Şeddâd İbni Evs radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah'tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dır"
Tirmizî, Kıyâmet 25. Ayrıca bk. İbni Mace, Zühd 31
Şeddâd İbni Evs
Konuştuğu zaman güzel konuşan ve kızdığı zaman gayzına hâkim olan Şeddâd, müslüman bir ailenin çocuğudur. Künyesi Ebû Ya'lâ veya Ebû Abdurrahman'dır. İlim ve hilm yönünden pek üstündü. Âbid, zâhid, yufka yürekli, temiz kalbli kâmil bir müslümandı.
Hz. Peygamber'den 50 kadar hadis rivayet etmiştir. Rivayetleri Kütüb-i Sitte'de yer almıştır. Hicrî 58. yılda 75 yaşlarındayken Kudüs'te vefat etmiştir.
Allah ondan razı olsun.
Açıklamalar
Sonlu bir dünyada sorumlu ve belli bir ömre sahip olan insanoğlu, dünyayı ve sonrasını değerlendirirken bazı güç odaklarının tesiri altında kalmıştır. Bunlar iman, dünya, nefis, öteki insanlar ve şeytandır.
"Nefse hakimiyet" ve "ölüm sonrası için gayret" şeklinde belirlenmiş olan akıllılık göstergeleri, büyük ölçüde kâmil, yani etkili bir iman ile alâkalıdır. "Nefse hakimiyet", aklı hayata egemen kılmak demektir. "Âhiret" ise, akıllılıkta dikkate alınacak çok önemli ve temelli bir unsurdur. Davranışlarını âhiretteki sonuçlarını dikkate alarak ayarlamak gerçek anlamda "akıllı kişi"lerin tavrıdır. "Herkes yarın için önceden neler gönderdiğine dikkat etsin" [Haşr sûresi (59), 18] âyeti, "ölüm sonrası için denetimli çalışan"ların ne kadar isâbetli ve akıllı işler yaptıklarını belgelemektedir. Nitekim İmam Tirmizî, bizim "nefsine hâkim olan" diye tercüme ettiğimiz ifadenin "kıyamette hesaba çekilmeden önce öz nefsini hesaba çeken kişi" demek olduğuna işâret etmektedir. Sonra da bunu desteklemek üzere iki görüş nakletmektedir.
Hz. Ömer demiş ki:
"Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin. Büyük duruşma için hazırlık yapın. Âhiretteki hesap, ancak dünyada nefsini hesaba çekmiş olanlar için hafif ve kolay olacaktır."
Meymûn İbni Mihrân'da şöyle der:
"Kul, yediğini ve giydiğini nereden karşılıyor?" diye ortağını gözetleyip durduğu gibi, kendi öz nefsini denetlemedikçe asla takvâ sahibi olamaz."
Sevgili Peygamberimiz bir başka hadîs-i şerîflerinde:
"İşlerin asıl değeri sonuçlarına göre ölçülür" (Buhârî, Kader 5; Rikâk 33; Tirmizî, Kader 4) buyurmuştur. İnsanın akıllısı ve hası da âhirette belli olur. Orada, hayatının hesabını yüz akıyla verebilen kişi, dünyayı iyi yönleriyle âhirete taşımayı başarmış demektir. Hadisimizdeki "akıllı kişi" tarifine uymuştur. Başkalarının onun hakkında şöyle veya böyle konuşmalarının hiçbir kıymeti yoktur.
Âcizliğin alâmeti olarak hadiste "nefsini hevâ ve heveslerine tâbi kılmak" sonra da "Allah'tan dileklerde bulunmak" sayılmıştır. His ve hevesleri peşinde ömür tüketen insanlar, zaman zaman kapıldıkları hesap verme kaygısı sonucu boş ümitlere ve temennilere kucak açarlar. Kuruntulara kapılırlar. Tabiî bunlar neticeyi değiştirmez. Nefsine uymuş kişilerin belki de tek çareleri kuruntularıyla avunmaktır. Şu âyetler ne kadar ciddi uyarıdır:
"Ey insanoğlu, seni yaratıp sonra şekil veren, düzenleyen, mütenâsib kılan, istediği şekilde terkib eden, çok cömert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?" [İnfitâr sûresi (82), 6-8].
"Kullarıma benim, bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azab olduğunu haber ver!" [Hıcr sûresi (15), 49-50].
Allah Teâlâ'dan dilekte bulunmak dinimizde teşvik edilmiştir. Ancak böylesi bir ümit için kendine düşeni yapmış olmak da gereklidir. Bakara sûresi'nin 218. âyetinde Allah'ın rahmetini umut etmek için iman, hicret ve cihad gibi dinin temel gereklerini yerine getirmiş olmak lâzım geldiği anlatılmaktadır. Herhangi bir iş yapmadan kuru kuru ümitte ve dilekte bulunmaya "temennî" denilmektedir. Böylesi kuru bir temenni ile yetinen kişi, elbette kendisinden beklenen akıllılığı gösterememiş, en ciddi konuda en anlamsız bir davranış sergilemiş demektir. Böyle bir davranış ise, bir âyet-i kerîmeye göre -Allah korusun dini eğlence-oyun yerine koyan kâfirler ile aynı durumu paylaşmak olur. Bu durumda Allah'ın mağfiretini ummak, bazı cahiller gibi, "Allah beni de affetmeyecekse kimi affedecek" şeklinde ciddiyetten uzak sözler sarfetmek tam anlamıyla "Allah ile aldanmak" olur. Nitekim "Allah ile aldanmak, günah işleyip dururken bağışlanma ummak"tır. (bk. Aclûnî, Keşfü'l-hafâ, II, 136.) Bu durumdakiler şu âyeti hatırlamalıdırlar:
"İşte Rabbinize karşı beslediğiniz bu zannınız, sizi helâk etti, ziyâna uğrayanlar olup çıktınız" [Fussılet sûresi (41), 23].
Bir de unutulmamalıdır ki kuruntu, şeytanın insanları yanıltma taktiklerindendir [bk. Nisâ sûresi (4), 120].
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Akıllılık ve ileri görüşlülük, davranışlardan belli olur.
2. Akıllı-akılsız tesbiti ve tarifi, dünya ve âhireti algılama ve değerlendirme, dünyada iken âhirete hazırlanma durumuna göre yapılır. İddialara veya temennîlere göre değil.
3. Allah Teâlâ'nın "gazabını aşkın rahmeti"nden yararlanabilmek için, iman ve İslâm çerçevesinde kendine düşeni yapma gayreti içinde bulunmak gerekir. Zira, "Allah'ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır" [Â'raf sûresi (7), 56].
4. Nefsi her zaman denetleyip hesaba çekmek gerekir.
5. Allah amellere sevap verir, amelsiz temennilere değil.
Kaynak : İmam Nevevi "Riyasüz Salihin"
incecuneyd@hotmail.com arkadaşımızın bu e-postasını sizlerle paylaşmak
istedim. Ve bu e-postaya çok uyan ekteki resmide eklemek istedim. Allah'a
(c.c) şükür evrimin bir masal olduğu tüm dünya tarafından anlaşılmıştır. Bu
masala hala inanan çok az bir beyinsiz kitlesi kaldı herhalde, Allah ( c.c)
onlara da hidayet eylesin inşallah.
----------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------
Ben Peygamber cocuğuyum ya siz?
Ben peygamber çocuğuyum...
Babamın adı ADEM'Dİ .
Evimiz cennetin en güzel yerindeydi .
Anamı , babamın bir kemiğinden ,
Yaratmıştı yaradan .
Ve kahrolası iblisti ,
Cennetten kovulmamıza sebep olan ,
Yani cennet çocuğuyuz anlayacağın ,
Bu dünya yetmez bize .
Sansakta, her şeyimiz tastamam ,
Hep bir şeyler eksik kalır ortada .
Ben peygamber torunuyum....
Dedemin adı ADEM'Dİ .
Belki bu savaşlar olmayacaktı ,
Habil abim Kabil abimi öldürmeseydi .
İnsan hiç reddeder mi.? atasını ,
Nerden çıktı bu evrim masalı .
Nasıl olur bir maymun ,
İnsanlığın atası .
Ben peygamber çocuğuyum...
Babamın adı ADEM'Dİ .
O ilk insan ...
O ilk peygamberdi .
Düşünsene bir kere ,
Allah hangi kuluna
Melekleri secde ettirdi .
Ben peygamber çocuğuyum...
Babamın adı ADEM'Dİ .
Peki siz kimin çocuğusunuz ,
Kuyruklu maymunun mu ?
Yoksa ...
O mukaddes kulun mu .?
Hergün Bir Hadis | |||||
| |||||
| |||||
Müşrik kafilesinin reisi Ebu Süfyan, Bedir'den epeyce uzaklaşmış, Mekke'ye doğru bir hayli yol almıştı. Tehlikenin kalktığından emin olunca, Kays bin İmri-ül-Kays ismindeki adamını Kureyş'e gönderip;
"Ey Kureyşliler! Siz kervanınızı, adamlarınızı ve mallarınızı muhafaza etmek için Mekke'den yola çıkmıştınız. Biz tehlikeden kurtulduk. Artık geri dönünüz!.." dedi. Ayrıca; "Müslümanlarla çarpışmak üzere Medine'ye gitmekten sakının!" diye tavsiyede bulundu.
Kays, müşrik ordusuna haberi getirdiğinde, Ebu Cehil; "Yemin ederim ki, Bedir'e varıp üç gün üç gece şenlik yapıp, develer boğazlar, şarab içeriz. Etraftaki kabileler bizi seyrederek, halimize imrenirler ve hiç kimseden korkmadığımızı görürler. Bundan sonra, heybetimizden, kimse bize saldırmaya cesaret edemez. Ey yenilmez Kureyş ordusu! Yürüyün..." dedi.
Kays, Ebu Cehil'in söz dinleyecek halde olmadığını görüp, geri döndü ve durumu Ebu Süfyan'a bildirdi. İleriyi gören ve tedbirli bir kimse olan Ebu Süfyan;
"Eyvah! Yazık oldu Kureyş'e!.. Bu Amr bin Hişam'ın (Ebu Cehil'in) bir planıdır. Bu işi mutlaka insanlara baş olma sevdasıyle yaptı. Halbuki böyle azgınlık, her zaman büyük bir eksiklik ve uğursuzluktur. Eğer Müslümanlar onlara rastlarsa, Kureyş'in vay haline!.." demekten kendini alamadı. Kervanı sür'atle Mekke'ye ulaştırıp, orduya yetişti.
Bu sırada, Server-i kainat efendimiz, Eshabıyla Bedir'e yaklaşıyorlardı. Bir ara, Medineli müşriklerden Hubeyb bin Yesaf ile Kays bin Muharris'i İslâm ordusunun arasında gördüler.
Hubeyb'in başında demir tolgası olduğu halde tanıdılar ve hazret-i Sa'd bin Mu'az'a; "Bu, Hubeyb değil midir?" buyurdular. O da; "Evet, ya Resulallah!" dedi.
Hubeyb harp san'atını bilen, yiğit bir pehlivandı. Kays ile Resulullah efendimizin huzur-ı şerifine geldiler. Peygamberimiz onlara; "Siz, bizimle niçin geliyorsunuz?" buyurdular. Onlar da; "Sen, bizim kızkardeşimizin oğlusun ve komşumuzsun. Biz de kavmimizle birlikte ganimet toplamak üzere geliyoruz!" dediler.
Efendimiz, Hubeyb'e; "Sen Allahü teâlâya ve Resulüne iman ettin mi?" buyurunca; "Hayır" dedi. Resul aleyhisselam; "Öyle ise geri dön! Bizim dinimizde olmayan, bizimle beraber olamaz" buyurdu.
Hubeyb; "Benim yiğitliğimi, kahramanlığımı ve düşmanın bağrında yaralar açan bir pehlivan olduğumu herkes bilir. Ganimet için senin yanında, düşmanına karşı harb ederim" dedi.
Peygamber efendimiz, onun yardımını kabul buyurmadı.
Bir müddet gidince Hubeyb, isteğini tekrarladı, fakat Peygamberimiz, Müslüman olmadıkça arzusunun kabul edilemeyeceğini bildirdi.
Revha mevkiine geldiklerinde Hubeyb, Resulullahın huzuruna gelip;
"Ya Resulallah! Allahü teâlânın, alemlerin rabbi olduğuna ve senin peygamberliğine inandım, iman ettim" dedi.
Server-i kainat efendimiz çok sevindiler. Kays da, Medine'ye döndükten sonra imanla şereflendi .
ALLAH (C.C) VE RESULU MUHAMMED (S.A.V) İÇİN AYIRIRMISINIZ !!!
Alt kısımdaki açıklamayı okuyunuz.(Kendi sözümü Kuran'ın önüne geçirmek istemedim.)
ENFAL SÜRESİ TOPAM 75 AYET ( BU GÖNDERİDE 6 – 10 AYETLER)
Kovulmuş Şeytanın şerrinden Allah'a (c.c) Sıgınırım
Bismillahirrahmanirrahim, Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.
6 Herşey açıkça ortaya çıktıktan sonra bile, sanki kendileri göz göre göre, ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle hak olan cihad konusunda tartışıyorlardı.
7 Hani Allah iki düşman topluluğundan birisinin, sizin elinize düşeceği konusunda size söz vermişti; sizlerse güçsüz, silahsız olan kervan topluluğunun, elinize düşmesini arzu ediyordunuz. Allah da, sözleriyle hakkın hak olduğunu göstermek ve kendisinden gelen gerçekleri örtbas edenlerin, kökünü kazımak istiyordu.
8 Böylece Allah, hakkın her zaman hak olduğunu, batılın da daima değersiz ve geçersiz olduğunu ortaya koyacaktı. Bu husus günaha gömülüp gidenlerin hoşuna gitmese bile.
9 Hani, yardım için Rabbinize yalvarıp yakarmıştınız da, O da bunun üzerine, size şöyle cevap vermişti: "Size birbiri ardından inen bin melekle yardım edeceğim."
10 Allah bu yardımı yalnızca, bir müjde olsun diye ve onunla kalplerinizin yatışması için yapmıştı. Yardım ancak Allah'tandır. Çünkü Allah her zaman ve her yerde güçlüdür, yaptığı her işi yerli yerince yapandır.
--
"Mezardakilerin Pişman Olduğu Şeyler için, Dünyadakiler Birbirini Yiyor."
İmam-ı Gazali (Rh.Aleyh)
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : KayzerNet@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/KayzerNet adresinde bu
grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home