sg

Pazartesi, Kasım 06, 2006

[Kayzer.Net] ÇAY MOLASINDA LÜTFEN OKUYUN

----------ALINTIDIR----------------------
 
Her ne kadar doğruluğunu bilmesem de altında bu kadar kaynak gösterilen bu maili hoşgörünüze sığınrak paylaşmak istedim...Bunu niye söylüyorum ; bu konuda çok fazla bir bilgim olmadığı için yapılan eleştirilere ve sorulan sorulara çok sağlıklı ve doğru cevap veremeyeceğimi belirtmek için...Ama bu kadar kaynak  belirtilerek hazırlanmış bir yazının gerçek dışı olamayacağını düşünerekten sizlerle paylaşmak istedim...

---------- Forwarded message ----------
From: mustafa <Date: 03.Kas.2006 18:24

KIRK ASIRLIK TÜRK YURDU : ANADOLU (5)
   Mustafa Nevruz SINACI

Osmanlı'nın, 1535'te, gücünün ve özgüveninin zirvesinde iken Kanuni Sultan
Süleyman Hân zamanında Fransızlara tanıdığı kapitülasyonlar sayesindedir ki,
ilk kez bir Hıristiyan kral, Osmanlı Devleti nazarında padişahla 'eşit
taraf' muamelesi gördü. 1583, Sultan Üçüncü Murad döneminde ise; Fransız
elçisi ve Papa' nın temsilcisinin isteği kabul edilerek, egemenlik haklarını
ortadan kaldıran bir karar daha alındı: Böylece, kendi halkının bir başka
devletin göndereceği öğretmenler tarafından eğitilmesi kabul edilmiş oldu.
İşte, bu (dönem itibarıyla son derece masum, makul, iyi niyetli ve insani
amaçlarla vaki ilişki ve anlaşmaların yapıldığı) tarihten itibaren Osmanlı
coğrafyasında yüzlerce misyoner okulu, kilisesi, yetimhane vb. merkez
açıldı. Güçlü ve hakim devlet dönemi için bunlar bir tehlike olarak
görülmedi. Verilen haklar bir lütuf, inayet ve iyi niyet göstergesi olarak
kabul edilmekte idi. Ama, gelecekte nelerin olabileceği (ve muhatap tarafın
bu anlaşmaları kötü niyetler, menfur-sinsi amaçlarla kullanabileceği ve
olabildiğince istismar ve suistimal edeceği) hiç kimsenin aklına bile
gelmedi. Umuru devlet tarafından hesap edilemedi. Sonradan gelenler de
maalesef gereken beka ve basireti göstererek tedbir alamadı, veya batının
etkisi altında kalarak alınamadı.


Kapitülâsyonlar ve müteakip anlaşmalar ile devam eden süreci bakın, Ermeni
araştırmacı Levon Panos Dabagyan, misyonerlerin verdiği zararı nasıl izah ve
ifade ediyor: "Ermenilerin Milli Kilisesi ile birlikte, milli bütünlüğü
bölünmüş ve böylece Türkiye Ermenileri, kapitalist-Emperyalist Devletlerin
adeta oyuncağı durumuna düşerek çok büyük kayıplara uğramışlardır".


TARİHİ GERÇEK


Gerçekte Türkler, kutsal kitaplar ve başta 'Dedem Korkut" olmak üzere pek
çok efsanede açıklandığı, anlatıldığı ve Kur'an-ı Kerim ile İslâm' i
kaynaklarda kayıtlı olduğu üzere; Hazreti Nuh'un oğlu Yasef (YUSUF)'in
soyundan gelmektedirler. Hazreti Nuh zamanında yıllarca ikamet ettikleri
yurtları Mezopotamya (Sümerler), doğu ve güneydoğu Anadolu  havalisi (dahil)
olduğu halde, tufandan sonraki ilk yerleşim yerleri Ağrı Dağı ve Anadolu'nun
doğu ve yine güneydoğu çevresidir. (22) Bu tarihi gerçekten hareketle, batı
kaynaklarında Orta Asya dahil Anadolu Trakya hariç bütün bölümleri "TÜRKİYE"
olarak adlandırılır ve eski haritalarda böylece gösterilir.


Ancak, Hazreti Nuh belirli bir aradan sonra Yasef/Yusuf ailesi ve ahvadını
Orta Asya taraflarına göndermiş, (M.Ö. 4500 yıllarında) gidenler de, bu
günkü Tanrı Dağları ile Amuderya ve Siri Derya nehirlerini içine alan iklimi
müsait ve çok verimli bir coğrafyada yerleşmişlerdir. Orta Asya'da, Atamız
Yusuf'un sülâlesi genişleyip büyüdükçe etrafına sığmaz olmuş, bir bölümü
orada kalmaya devam ederken, sülâleden bir kısım Türkler, tekrar Ana Vatan
Anadolu taraflarına göç ederek Hazreti Nuh'dan sonra ilk defa M.Ö. 3500
yıllarında, yani bu günden 5500 yıl önce gelip Anadolu'ya yerleşmişlerdir.
(23)


Dahası, aynı dönemlerde Hazar Denizi (adını Hazar Türklerinden almıştır)
Volga, Dinyeper ve Dinyester'i geçerek bu günkü Romanya steplerini aşan
Türklerin büyük bir bölümü Balkanlar ve Anadolu'ya yerleşmişlerdir. İleriki
yıllarda oluşan Bogomile (Bojnak) Mezhebi tarihi incelendiğinde bazı
gerçekler çok daha açık ve net bir biçimde  ortaya çıkmaktadır. O dönemde
Kıt'a Avrupa'sında yaşayan kavimlerin ne kadar zalim, adi, alçak, insanlık
düşmanı, hain, ilkel ve vahşi olduklarını anlamak bakımında da bu kesitin
incelenmesinde fayda ve zaruret vardır.


TÜRKLER, İSLÂMİYET VE ŞAMANLIK


Kur-an'ı kerimde açıkça sabit ve inancın (Amentü) temel ilkesi olması
nedeniyle kabul etmek gerekir ki; Hazreti Nuh (bütün peygamberler gibi)
Müslüman'dı. Dolayısıyla Türklerin atası Yasef/Yusuf' da sadık, samimi ve
muttaki, iyi bir Müslüman idi ve İslâm'ın döneme raci akaidine-ilkelerine
sadık kaldığı ve Hazreti Nuh'un şeriatını özenle yaşattığı anlaşılmak
gerekir. Oğuz Kağan Destanına göre, Oğuz Han'da Müslüman olarak doğmuş, üç
gün süreyle annesinin memesini ağzına almamış, Annesi büyük bir endişe ve
üzüntüyle yalvarınca ise üç günlük çocuk "Anne, ben Müslüman'ım, sen
değilsin. Eğer Müslüman olmazsan sütünü içemem" demiştir. Hazreti İbrahim'in
de baba tarafından Türk olduğu ve Peygamberimiz Efendimizin de bu cihetle
Türk soyuna dayandığı söylenir.


Türklerin tarih boyunca sergilediği yüksek medeni vasıf, insan odaklı
kültür,  saygı, sevgi, hoşgörü ve yüksek toleransın temelinde ola ki bu
manevi gerçek vardır. Bu nedenle, sonraki bin yıllar içinde oldukça değişen
ve (zaman zaman, yer yer) Şamanlığa dönüşen inanç ve ibadet biçiminin
temelinde İslâm inancı (Müslümanlık) vardır. Diğer bir anlamda, bütün
milletler gibi Türkler de, Müslüman olarak hayata başlamış ve fakat, diğer
milletlerden (kavimlerden) farklı olarak inançlarının özünü-esasını muhafaza
ederek tarih sahnesinde yürümüşlerdir.


Türklerin MS 760 - 800 yıllarından itibaren geniş kitleler halinde İslâm'ı
kabul etmelerinin ana sebeplerinde biri: Şamanlık ile İslâmiyet arasında,
bin yıllar boyunca değişen çok az unsur hariç büyük bir örtüşme ve benzeşme
olmasıdır. Nitekim, bu anlamda Türkler akın akın İslâm'a katıldıktan
sonradır ki, daha büyük devletler ve yüksek medeniyetler kurmuşlar ve dönem
itibarıyla bilimin, kültürün ve bilincin gelişmesine çok büyük katkılarda
bulunmuşlardır.


Tam yeri gelmişken burada, Büyük İslâm Peygamberi'nin Türkler hakkında ne
buyurduğunu bilhassa hatırlatmak isterim. O Yüce Peygamberimiz, bize
bahşedilen 'Türk' ismi için: "BEN ALLAHI'IN YARATICI AŞKIYLA CİLÂLANMIŞ
TERTEMİZ, SAF BİR AYNA' YIM. BU YÜZDENDİR Kİ; BANA BAKANLAR, BU MÜCELLÂ
AYNADA KENDİ YÜZLERİNİ VE YÜREKLERİNİ TEMAŞÂ EDERLER. TÜRK GİBİ GÜZEL VE
AYDINLIK OLANLAR, BU NUR'DAN IŞIKTAN OLAN AYNADA, KENDİ GÜZELLİKLERİNİ
GÖRÜRLER" buyurmuşlardır. İşte TÜRK budur. Bu, (böyle) olmak durumunda ve
zorundadır. (24)


Peki, bu muhteşem, istisnai övgüye ve muazzam mazhariyete sebep ne ? Cevabı
bizzat Kur'an-ı Kerim vermektedir. Okuyunuz: "Ey iman edenler! Sizden kim
dininden dönerse, Allah onların yerine öyle bir kavim getirir ki, Allah
onları sever, onlar da Allah'ı sever. Onlar müminlere karşı alçakgönüllü,
kâfirlere karşı izzet sahibidirler. Allah yolunda cihad ederler ve dil
uzatanların kınamasından da korkmazlar" (Mâide: 54)


Size çok önemli bir Hadisi Şerif daha nakledeyim: "Fitne, fesat çoğaldığında
ve kan gövdeyi götürdüğünde Allah bu ümmete mevaliden (Efendiler.
Mevleviyyet pâyesine ulaşmış sarıklı alimlerden) bir ordu gönderecektir
(TÜRKLER); Onlar ata binmede Araplardan çok daha üstün ve silah kullanmada
onlardan daha çok mahirdirler. İşte Allah ( c.c.) bu dini onlarla yeniden
bir kere daha güçlendirecektir." Hz. Muhammed (s.a.v.)


Aynı Nûr' un devamı olan gönüller sultanı Hz. Mevlâna' mız ise; "ŞU SONSUZ
DERYÂDA AKIP GİDEN GEMİNİN MANÂSINA-KAPTANINA TÜRK DENİLİR, TÜRK ! ELBETTEKİ
SÛRETA YAŞAYANLARA DENİLEMEZ. O, YÜCE MANÂNIN GERÇEĞİNİ İDRAK EDEREK
YAŞAYANLARA SADECE TÜRK DENİLİR !" (25) diyerek; Türk'ün gerçek anlamda
olgunluğun, kemalâtın ifadesi olduğunu belirtmiştir. Bu kemalât, yüce
dağların, göklerin ziynetleri olan yıldızların, ayın, güneşin anlamlarına
kadar ululanmıştır.


Son olarak, Yunus Emre Hazretleri de şöyle der:


"BİLMEYEN NE BİLSİN BİZİ, BİLENLERE SELAM OLSUN"


Yer, yer (dünya) olalı hiçbir kavim/millet/halk/topluluk bu kadar övülmemiş
ve yüceltilmemiştir. Bütün Türk alemi bu hakikatleri bilmeli ve ona göre
motive olmalıdır...


MESELE DİN'SE EĞER...


Ve insanlık adına batı, ABD ve diğerleri; Sözde insan hakları, demokrasi,
adalet gibi (samimi olmayan) iddia ve kavramlar ileri sürerek; 11 Eylül
(ikiz kuleler) gibi oyun, iftira ve senaryolar düzerek, Türk-İslâm alemini
tehdit ve Anadolu'yu tasallut-tarumar edip, aslında 'yüceltmek-kutsamak,
mümin ve muteber kullar olmak için' tanrıyı (Allah'ı) arıyorlarsa eğer; Önce
Türk tarihine bakmalıdırlar. Tanrı (Allah) orada. Gerçek İslam oradadır.
Gerçek kültür, medeniyet, saf, temiz, berrak, namuslu, dürüst, ilkeli,
onurlu, sevgili, saygılı, hoşgörülü ve değerli "İNSAN", insanca yaşam biçimi
orada. Makro ve mikro bazda kozmik, sosyolojik, sosyometrik, epistomolojik
bakımdan "elektik"(gerçek insan formu) ontolojik ve tarihi diyalektik sırlar
ile kâinat/evren, Türk aleminin, on bin yıllık "gizlenen tarihinin" ve
İslâmiyet sonrası tasavvuf güncesinin tertemiz, pırıl-pırıl sinesinde
gizlidir. Okusun okumasını bilenler ve araştırsınlar.


MEDENİYETLER BEŞİĞİ ANADOLU


Hiç düşündünüz mü ? Niçin medeniyetler beşiği Anadolu'dur ? ve 5700 yıllık
Yahudi inancına göre "her milenyumda (bin yılda bir) Anadolu'dan büyük bir
medeniyet zuhur eder (çıkar) ?  Çünkü, Anadolu barışsever atalarımızın insan
sevgisi, barış, anlayış, adaletle yönetim, eşitlikle himaye, tolerans ve
hoşgörüsü nedeniyle; Yunanlı İskender, Haçlı taarruzları, Aksak Timur (!) ve
yine vahşi batının tahriki sonucu vuku bulan din savaşları ve kardeş
kavgaları dışında ciddi bir tahribat ve yıkıma maruz kalmamış, bu sayede,
başta Türk kültür ve medeniyeti olmak üzere, çok farklı kültür ve
medeniyetler burada gelişme imkânı bulmuşlardır. Dünyanın hiçbir
coğrafyasında, ülke veya devletinde bu himaye, sahiplenme ve hoşgörü yoktur.
Örneğin IX asıdan XI. asrın sonlarına kadar Sicilya İslâm Devleti'nden
günümüze intikal bir eser var mıdır ? Ya, Amerika'da Kristof Kolomb'dan 25
yıl önce Osmanlı himayesinde kurulduğu yenilerde açıklanan ve varlığı ileri
sürülen devletten !.. Tekrarlamakta fayda var. Endülüs medeniyetine ne oldu.
Ya, Hun, Avar, Türk-Bulgar ve Peçenek eserlerine ne oldu. Tarihi ve kültürel
eserler bir yana; Neden Avrupa 1760 yıllarında başlattığı Avrupa' nın
Müslüman ve Türk soykırımları ile Türklerin tam bir vahşetle tahliyesinden
(tarihin en büyük tehcirinden) bahsetmez !..


Aslında, Türk tarihinin derinliklerinde, gün yüzüne kasıtlı olarak
çıkarılmayan, Cumhuriyet hükümetlerinin de yeterince sahip çıkmadığı
gerçekler, bu günün sorularının hepsine cevap verecek derecede, kapsam ve
nitelikte büyük bilgiler içermektedir. Tıpkı, bütünüyle yalan ve iftiradan
ibaret Ermeni soykırım iddiaları gibi, mevcut ve muhtemel pek çok iddia ve
iftiranın yolu böylece kesilebilir. Günümüzde tefessüh etmiş sözde Avrupa
medeniyeti geçmişinden korkmakta utanç ve hicap duymaktadır. Bu nedenle
tarihi karartmakta kendince haklıdır. Ama bizim korkacak neyimiz var ?


Türkler bilgeliklerini İslam'la kazanmadılar, bilakis İslâm'la ivme
kazandılar. Ama ne zaman ki, arı-duru, saf ve gerçek İslâm'ı sulandırmaya
kalktılar, işte o zaman kaybettiler. Bu sözüm yanlış anlaşılmasın. İslam'ın
içindeki bilgelik ve kemâl derecesi / olgunluk saklı sırlar yine Türklerin
bilgeliğiyle insanlık alemine çok farklı ufuklar açmıştır. Daha sonraları
hurafelerle yozlaştırılan, din tüccarlığına ve siyaset simsarlığına alet
edilen ve başkalaştırılan İslam yüzeysel ve taklidi hale gelince yani,
iktidarı yobazlar ele geçirince Türkistan'da doğan bilgelik de şimdilerde
yeraltına indi. Hala o yobazların çelişkili ilmihalleriyle insanımız, bu
bilgelikten, olgunluktan ve safiyetten mahrum kaldı. Şimdilerde kadınların
saçalarıyla, başlarıyla, yazma ve baş örtüleriyle uğrasan bizler o zamanlar
evrenin sırlarıyla ilgileniyorduk. Ne oldu da İslam bugün ki haline geldi?
Neden bazı adetlerimiz, gelenek ve törelerimiz batıl inanç olarak bir kenara
itildi, atıldı ve Şamanizmden gelen derin kültür ve bilgelik birikimimiz
İslam'ı doğru yorumlarken birden necis (pis) Arapların; Tıpkı Museviler ve
İseviler gibi tahrif ve tahrip ettikleri suni ve sapık (sözde) dine inanmaya
başladık ? (sapık din derken asla gerçek İslam'ı kastetmiyorum) İste
çözülmesi ve çözümlenmesi, aşılması gereken soru ve sorun bu..


TEKRAR HATIRLATALIM


Orta Asya'dan göç edip gelen Türklerin İlk yerleştikleri yerler Güney Doğu
Anadolu'da bu günkü Diyarbakır, Cizre, Mardin, Musul, Kerkük ve Zagoros
Dağları'nın batı etekleri olup; Yaklaşık 500 sene buralarda hüküm sürdükten
sonra bir bölümü Orta Asya'ya tekrar geri dönmüş, kalanları ise Anadolu
içlerine doğru ilerlemiş, buralarda uygarlıklar kurarak, çoğalıp çeşitli
kabileler, boy ve soylara bölünerek muhtelif devletler kura gelmişlerdir.
Nuh Tufanı efsanelerinde bu hususta çeşitli bilgilere rastlanmaktadır.


Önemine binaen tekrarlamakta fayda var. İslamiyet gelmeden çok önceleri de
TÜRK vardı. Dahası, zaten Türkler evvelinde de Müslüman idi. Yukarda da
değindiğimiz üzere, Şamanlık, orijini NUH şeriatı olan; Hazreti Muhammedi
(SAV) in vesile olduğu "EKMEL DİN" in belki de sadece bir alt versiyonu idi.
Şamanizmi incelediğimizde bunu açıkça anlamak, taktir etmek ve görmek
mümkündür. Ahmet Yesevi'den intikal ve Yahudi asıllı bozguncu Abdullah Bin
Sebe (sebailik) ile hiçbir ilgi ve alâkası olmayan, bütünüyle 'nev-i şahsına
münhasır' Şii-Batıni karakterinde uzak, saf İslâm ve 'ehli Sünnet ve'l
Cemaat' esasını baz alan Hacı Bektaş-ı Veli Aleviliğini incelediğimiz
taktirde de aynı izlere ulaşırız. Zira, Şamanizm ile İslâm arasında kayda
değer ciddi çelişkiler yumağı yoktur. Bu tarihi süreçte "orijinal İslâm,
adeta bir Türk İslâm'ı" biçiminde şekillenmiştir.


Şüphesiz ATATÜRK' de bunu anlamış ve görmüştür. (26)


Bütün bu tarihi ve tabii-doğal gerçekleri inkâr eder ve yaklaşık 4000 yıldır
bu toprakların TÜRK olduğunu görmezden gelirsek, o zamanda düşman/batı derki
sana "mademki Anadolu'ya yeni geldiğini kabul ediyorsun, o halde çek git"
buradan. Ya terk et Anadolu'yu, ya da benim dayattıklarımı kabul et. 1500
yıldır özellikle Türklere, 1400 yıldır da bütün insanlık ve İslâm alemine
Papalıkça oynanan oyun bu değil mi ?


Ak-at Kralı Naram-Şin'in (M.Ö 2200) Anadolu seferlerini anlatan "Şartamhari"
beyannamesinin (kil tabletler) 15. maddesinde şöyle yazılıdır. "Türki kralı
İlsu-Nail" Yine Ak-at tabletlerinde; Mardin merkez olmak üzere, güney
Anadolu ve Musul,Kerkük dolaylarında yerleşik Hurriler de Türk kavmidir.
Hurri dilinin filolojik kökeni ve özelliği Türkçe' dir. Hurriler'in
torunları Urartular da Hurri dili özelliği taşıyan dile sahiptir. Hurriler
proto-Türk kavimleridir. Tıpkı Sümerler gibi. Anadolu Türk ün ikinci Vatanı
değil, Orta Asya ile birlikte en eski Yurtlarından biridir. Anadolu ya (MÖ
700) Kafkaslardan gelen İskitler (Sakalar) Türk kavmidir. Urartular'a
devamlı saldıran Asurları tarih sahnesinden silen İskitlerdir. Urartu
başkenti Tuşpa (Van) da Şamran suyu diye bilinen su kanalları Urartu
mühendisliğinin şaheseridir. Bugün Orta Asya da (Doğu Türkistan, Sincan)
Şamran suyundan çok daha ileri teknikte 4500 yıllık (yer üstü ve yer altı)
Karız ve Jinhan kanalları vardır. Karız ve Jinhan kanalları, bu gün Çin
sınırları dahilinde yer alan üç mimarı harikadan biri olarak kabul
edilmektedir.


Büyük göçe neden olan bölgesel kuraklık sırasında Tanrı Dağlarındaki suyu
buharlaşmaması için 60 kilometre mesafeye taşıyan Karız kanallarının toplam
uzunluğu 5100 kilometreyi bulmaktadır. Uzunlukları 4 ile 60 km. arasında
değişen Karızların sayısı 1800 civarındadır.


Bu muazzam kanallar ve su yolları, en az Mısır piramitleri veya Aztek / İnka
tapınakları kadar, hattâ onlardan çok daha önemli, gerekli, değerli ve
insani amaçlarla inşa edilmiş olup; Aynı dönemde demir ve bakırı işleyen ve
modern tarım yöntemlerini büyük bir başarıyla uygulayan (27) Atalarımızın
eseridirler. Bu eserler ve benzerleri, bu günkü Tanrı Dağı ve civarından,
Mezopotamya ve Anadolu dahil çok geniş bir coğrafyada net bir biçimde
görülür.


Dikkat edilirse, atalarımızın tarih boyunca inşa ettiği bütün eserler
insanlık yararına, üretim ve hizmete yöneliktir. Hepsinde "kamu yararı" baz
alınmıştır. Çok önemli bir kültürel değer ve eser olan ve Türk tarihine ışık
tutan "Orhun Kitabeleri" ise, son derece mütevazi boyutlarda inşa
edilmiştir. Bunda ibret alınacak dersler vardır.


Evet, şimdi Nuh Tufanını ve Sümerleri baz alırsak bu topraklar, gerçekten de
Atatürk'ün dediği gibi yaklaşık 7000 yıllık; (*) Orta Asya'dan ilk göç
dikkate alındığında ise, en azından  kırk asırlık (4000 yıllık) Türk
Yurdudur. Doğu Roma tarihi ayrıntılı bir biçimde incelenirse eğer, günümüz
için sürpriz sayılacak çok enteresan bilgilere de ulaşmak mümkün
görülmektedir. Dış düşmanlar ve iç işbirlikçileri, bunun içindir ki; TÜRK' e
tekrar "yüksek, asil ırkını, nadir harsını-kimliğini, kişiliğini, nadir
kültür ve medeniyetini öğreten" ATATÜRK e düşmandırlar.


Burada Atatürk tarafından ortaya atılan "Güneş Dil" teorisini de çok iyi
anlamak ve bu bağlamda inceleyip-irdelemek gerekir. Ancak, bu tez-teori
Atatürk zamanında her nedense fazla işlenmemiş, bir şekilde göz ardı edilmiş
ve 1938'den itibaren tarihi bir sır gibi saklanması cihetine gidilmiştir.
1960'dan sonra ise kamusal ve kurumsal alandan bütünüyle çıkartılmış bir
teoridir. Ne yazık ki, hiçbir Üniversite konuyla ilgilenmemektedir !..


Mezkür çarpık zihniyetin fanatik ve dış bağlantılı, işbirlikçi taraftarları
işte 1938' den bu yana, bazen açıkça çoğunlukla da gizlice-sinsice ATATÜRK
İlke ve inkılâplarını, yani 'KEMALİZMİ" menfur bir 'grek orijinli'
karşıdevrimle yok ederek, planlı bir şekilde rejimi ne olduğu belirsiz
(dejenere) ve ABD tarafından tam bir haçlı zihniyeti ile yazılan GERÇEK
FURKAN doğrultusunda "ılımlı İslam" modeline çevirmek için var güçleriyle
çalıştılar, çalışıyorlar, çalışmaktalar.


Atatürk'ün cumhuriyetin geleceğini emanet ettiği saf ve masum Türk gençleri
ve çocuklarına, emperyalist işbirliğiyle hazırlanan Atatürk sonrası Tarih
kitaplarına inatla "sen Anadolu'ya 1071 de geldin, medeni değilsin,
vahşisin, göçebesin, 1071 öncesinde Anadolu'da sen yoktun" anlamına gelen
ifade ve ilhamlarla, hattâ açıkça-alenen yazıp, çizerek, niteliği henüz
netleşmemiş ve orijini tanımlanmamış "Türk-İslam sentezi" adı altında,
namazsız, niyazsız, imansız, şuursuz, takva dışı uyduruk bir "takiyye" (din,
inanç tüccarlığı) aşılamak için ellerinden geleni yaptılar. Yapmaktalar. Bu
günde: "Türk sen azınlıksın Anadolu zaten mozaiktir, sen geleli 1000 yıl
bile olmadı, senden önce burada halklar vardı" tezini işliyorlar. Alt
kimlik, üst kimlik gibi, milli devletle örtüşmeyen saçma sapan görüşler
ileri sürüyorlar. Her biri asli-esas kurucu unsurlar konum ve durumunda
bulunan ve aralarında insani, medeni ve yasal (vatandaş) hakları bakımından
en küçük bir ayrılık-gayrılık olmayan insanlar arasına fitne-fesat ve
tefrika tohumları ekmeye çalışıyorlar. Atatürk'ün Anayasası'ndan (1928) bu
nedenle ve bu art niyetle, bilinçli olarak "MİLLİ" sözcüğü kaldırılmış
(1961) ve parçalardan biri veya 'bir kümenin elemanı/birim'  anlamına gelen
ve bu anlama yol açarak 'ırkçılığı çağrıştıran, ayrımcılığı teşvik ve tahrik
eden' milliyetçilik deyimleri konulmuştur. Bu nedenle: "Cumhuriyetin en
büyük ihanet ve kırılma hareketi" 27 Mayıs 1960 başkaldırısı (ihanet
hareketi) dir.


22. Kaynak: Pitman, Walter; Ryan, William, "Noah's Flood:The New Scientific
Discoveries About The Event That Changed History," Simon Schuster, 1998,
ISBN 0-684-81052-2


23. Direnen Türkler, Müslüm Ulusoy, Tanı Yayın-Ankara, 2006


24. ÖZKAYNAK, 2006-49 - Aylık Dergi, s. 3, Ankara


25. ÖZKAYNAK, 2006-49 - Aylık Dergi, s. 3, Ankara


26. Atatürk'ün Kur'an Kültürü, Yard. Doç. Dr. Abdurrahman Kasapoğlu - İlgi
Yayınları, 2006-İstanbul ve Seni Anlasaydık Bu Hale Gelmezdik, İbrahim
Candan - Akasya Yayınları, 2005-Ankara.


27. Belde Gazetesi, 12 Eylül 2006 - Ankara


(devamı 'bir bölüm daha' var)


ÖNCEKİ BÖLÜMLER İÇİN BAK : www.oytrabzon.com , www.turkcelil.com , v.d.,


Yayın gönderimi ve iletişim için ADRES: P.K. 118 -  06 442  Yenişehir /
ANKARA
















































 

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
  Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : KayzerNet@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups-beta.google.com/group/KayzerNet?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home


Komik Videolar   islam  şarkı sözleri  yemek tarifleri  gelibolu  huzur   sağlık