[Kayzer.Net] Fransız Modeli ve Türkiye
Fransız Modeli ve Türkiye (3)
Graham Murray, Fransız modelini analiz ederken, Fransızların farklılıklara yaklaşımlarını dikkatle inceliyor. Bu noktada, Fransızlarla ilgili belli özellikler ön plana çıkıyor:
- Fransızlar laiklik konusunda takıntılı bir tutum sergiliyorlar.1
- Fransızlar, 'Cumhuriyet değerlerini savunmalıyız' ifadesini koro halinde sürekli tekrar ediyorlar. Bu zihin uyuşturucu mantra, tekrar edildiği ölçüde, boş ve anlamsız hale geliyor. 2
- Fransa'nın kendisine bakışı hem geçmişinde takılı kalmış, hem de 'cumhuriyet değerleri' ve her fırsatta kibirlice gündeme getirilen 'milli gurur' konusundaki saplantının tesiri altında. 3
- Fransa'da politik konuşmalar 'cumhuriyet', 'cumhuriyet düzeni', 'birlik', 'sosyal bölünme' gibi binlerce klişeyle süsleniyor. Çok kullanıldıkları için anlamsızlaşan ve yeni bir şey söylemeyen, ilgi uyandırmayan bu kalıplaşmış ifadeler aslında sorunun bir parçası. 4
- Fransızlar her dini uygulamayı 'fundamentalizm' olarak kategorize ediyorlar.5
- Sorunu sürekli başkalarında arayan Fransızlar, 'aynaya bakmayı reddediyorlar'.6
Murray'in çıkarsamalarına bakıldığında, Türkiye'deki resmi ideoloji yanlıları ile Fransızlar arasındaki ciddi boyuttaki benzerliği fark etmemek imkansız gibi. Yukarıdaki cümlelerden 'Fransızlar' kelimeleri çıkartılarak, yerlerine Türk basınındaki kimi frankofillerin ( 1, 2) isimleri konulsa ve ardından bütün bu çıkarsamalar tekrar okunsa, bütün ifadelerin neredeyse bire bir örtüşeceği şüphesiz.
Graham, Fransa'da yaşanan ve haftalar süren isyan hadiselerinden sonra dahi tartışmaların niteliğinin değişmemesine, sorunların tarihi bir bağlamda değerlendirilmeye dahi başlanmamasına akademik bir tonda isyan ediyor. Özgün değerlendirmeler dinleyebilme adına Fransa'nın entelektüel radyo kanallarına kulak verildiğinde dahi hayal kırıklığına uğramamanın kaçınılmaz olduğunu belirttikten sonra, 'Cezayir konusunda ciddi analizler için muhtemelen yabancı medyaya göz atmak zorunda kalacaksınız' diyor. 7
Konu Fransa'nın azınlıklarına karşı tavrı olduğunda benzeri bir hayal kırıklığını Türkler de yaşıyor, ancak aynı insanlar kendi ülkelerinde yaşanan benzeri sorunlar karşısında 'Fransız' tepkileri vermekten de geri durmuyorlar.
Türkiye'de, işlerine gelmeyen her bireysel haklar talebine 'cumhuriyet kazanımları elden gidiyor' diye feryat ederek karşı çıkanlara ya da baştan bir 'Türklük' tanımlayarak herkesi bu tanıma uyum göstermeye zorlayanlara rastlamak elbette hiç de zor değil. Türkiye'deki milliyetçilerin, sol kesimle 'ulusalcılık' çatısı altında bir araya gelebilmiş olmaları da, farklı ideolojik görüşlerine rağmen her iki kesimin de toplumu 'yukarıdan-aşağıya' tanımlayan, aynı otoriteryen bakışa sahip olması nedeniyle mümkün olabiliyor.
Türkiye'de azımsanamayacak büyüklükte bir kesimin (farkında dahi olmadan) Fransız modelini ilericilikle ilişkilendirmesi, Türkiye'ye model olarak ithal edilen Fransız sisteminin algılarının halka Batı zihniyetiyle eş anlamlı olarak lanse edilmesinden ileri geliyor.
Öğrenciler yıllarca Batılılaşmanın önemi ve gereği konusunda endoktrine edilirken, Batının içerisindeki farklı renklerden haberdar dahi olmadan mezun oluyorlar. Batılılığı ilericilik, Orta Doğu'yu da gericilikle ilişkilendirecek şekilde devşirilen kitleler, daha çok şekle dayalı, slogan yüklü bir anlayışın esiri olup çıkıveriyorlar. Sonuç itibariyle de, Fransızların haklar konusuna komünite karşıtı yaklaşımları konusunda hiçbir fikri olmasa bile, kendisine ezberletildiği şekilde davranarak, 'Başörtüsü siyasi bir semboldür' diyebilen ucuz kopyalarla karşılaşmak olağanlaşıyor.
Fransız zihniyetinin Türkiye'de pazarlanması konusundaki bir diğer acı nokta da şu ki, Türkiye'de bu dayatma, (Fransa'daki gibi) çoğunluk tarafından azınlıklara değil, kendini elit zanneden bir azınlık tarafından halkın geneline yapılıyor. Utanmaksızın kendilerine 'beyaz' adını veren ve toplumun geri kalan kesimlerine farklı isimler takmaktan çekinmeyen bu kesim, farklı gördüğü kültürleri aşağılama ve izahı zor bir kibirle hareket etme konusunda beyaz Fransızlardan aşağı kalmıyor.
Bugün Türkiye'nin yaşadığı pek çok sorunda (ithal edilmiş olan) rejimin Fransız niteliğinin önemli payı bulunuyor olmasından ötürü, Türkiye'nin Fransa'nın yaşadığı sorunları çok daha yakından takip etmesi gerekli. Fransa'nın sorunlarını neden çözemediği ve neden özeleştiri yapamadığı konusu, Türkiye ile karşılaştırmalı olarak objektif bir şekilde incelenebildiği ölçüde problemin tespiti kolaylaşabilir. Sonrasında yapılması gereken de, başımıza bela edilen ve hayali iç düşmanlar üretmekten başka hiçbir işe yaramayan bu modeli terk edebilme cesaretini gösterebilmek.
Kendi doğrusundan başka doğru tanımayan, külhanbeyi üsluplu, saldırgan Türk frankofillerin özeleştiri ya da empati yapmaya yanaşmıyor olmaları, ve daha da kötüsü, resmi ideolojiden güç alarak kendilerini Türkiye'nin sahibi olarak görmeleri nedeniyle bu pek kolay olmasa da, Türkiye'nin iç huzurunu sağlaması adına bu yanlıştan artık dönmekten başka çaresi yok.
1 Murray, Graham. 2006. "France: the riots and the Republic." Race and Class 47(4):40
2 Murray 44
3 Murray 35
4 Murray 44
5 Murray 36
6 Murray 37
7 Murray 39
--
MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA:
http://gunesedat.googlepages.com/malcolmx
BLOG SAYFASI (YENİ):
http://www.blogcu.com/xmalcolm
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : KayzerNet@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups-beta.google.com/group/KayzerNet?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home