[Kayzer.Net] <=== MASALIN EĞİTİMDEKİ YERİ ===>
Yaratıcılığı Geliştirici Öneriler
Selahattin Dilidüzgün
Yazınsal bir tür olarak değerlendirdiğimiz masal türü aslında özellikle çocuklar için üretilmiş olmamakla beraber günümüzde çocuk yazını kapsamında ele alındığını görürüz. Gerçekten de masallar çocukların, hele okul öncesi ve okula yeni başlayan bütün çocukların ilgisini büyük ölçüde çekiyor. Masalın gizemli havası, serüven dolu fantastik olaylar içermesi, çoğunlukla iyilerin kazanıp kötülerin yenilgiye uğratılması masalları çocuk için ilginç kılıyor. Başka deyişle masal çocuğun dünyasına yakın bir dünya sunuyor.
Aslında çocuğun hoşuna giden masalın fantastik boyutudur. Henüz yaşama yeni ayak basan, yetişkinlerin dünyasına yeni yeni gözlerini açan, bu dünyadaki yerini bulgulamaya çalışan çocuk masalda gerçekten kendini bulur. Çünkü onun kendi yaşamı zaten başta fantastik bir gelişim gösterir. Çocuk başta, gerçek olaylar arasında yetişkin gibi mantıksal ilişkiler kuramaz. Bu nedenle kendi çevresindeki bütün olayları kendi mantığıyla değerlendirip kendine göre sonuçlar çıkartır. Dahası düş ile gerçek yer yer çocukların. yaşamında iç içedir. Bu nedenle çocuklar izledikleri, okudukları şeylerle kolayca özdeşleşip gerçeklik boyutunu bir anda yitiriverirler. Özellikle masal yaşı olan 4 ile 8 yaş arasındaki çocukların yaşamlarında düşgücü büyük önem taşımaktadır. İşte bu noktada masalın mantığı ile çocuğun mantığı ortak bir tabanı paylaşmaya başlıyor. Çünkü bildiğimiz gibi hemen bütün masallar fantastik, yarı düş yarı gerçek olaylar üzerine kuruludur. Bir bakarsınız bir kurbağa prens olur, bir bakarsınız bütün gizilgüçlerine rağmen cinler, büyücüler, cadılar yenilgiye uğratılmıştırlar. Ya da sihirli bir söz gerçekleşmesi en olanaksız olaylara anahtar oluverir. Bu kolaycı yolu bütün çocuklar içlerinde yaşarlar zaman zaman.
Günümüzde masal birçok eğitimci tarafından yararlı olarak görülmesine karşın bazı ana babalar ve öğretmenler tarafından gerçekçi olmadığı gerekçesiyle dışlanan bir tür olma yolunda. Bu gibi değerlendirmelerin kendi içinde hem haklı hem haksız yanları var. Masalın çocuğu aşırı düş dünyasına sürükleyip çocuğun gerçek dünyaya uyum sağlayamamasından korkmak masal türünü bütünüyle dışlamayı gerektirmiyor. Oysa çocuğa verilecek masalın bilinçle seçilmesi olası sakıncaları ortadan kaldırmak için çıkar bir yol olabilecektir.
Masal ve fantastik türlerinin dışlanmasına en çok neden olan öğelerin başında çocuğun bilinçaltında korkuların yerleşmesine neden olan usdışı ve korku verici yaratıkların masallarda yer alması gelir. Masalların çoğunda devlere, cinlere, perilere, cadılara, büyücülere, yedi başlı ejderhalara rastlarız. Henüz kafa yapısı ve değerleri yeni gelişmekte olan çocuğu böyle yaratıklarla karşı karşıya bırakmak pek yararlı olarak görülemez. Çocuk bunları gerçek olarak algılayabilir ve bütün yaşamı alt üst olabilir. Düşlerinde bu yaratıkları görür, gerçek yaşamda sevmediği insanları bu yaratıklara benzetip uyumsuz bir kişilik kazanabilir ya da büsbütün okumaya ve kitaba karşı daha baştan karşı tavır geliştirebilir. Burada yetişkinin ya da eğitimcinin dikkatle seçim yapmaları zorunludur. Çünkü masallar her ne kadar birbirlerine benzer özellikler gösterseler de yaklaşımları, konuyu ele alış biçimleri bakımından farklılık gösterirler. Bu nedenle yukarıda sözü edilen korku öğeleri farklı masallarda farklı biçimlerde ele alınarak daha yumuşak, belki alaycı belki de komik olaylarla gülünç bir özellik bile kazanabilirler. Örneğin bir Keloğlan masalında devin belinde bir anahtar destesi vardır. Dev koştukça anahtarlar da şöyle ses verirler:
Şangırla tefi
Mangırla koca
Şangırla tefi
Mangırla koca.
Birkaç yıl öncesine kadar en korkunç canavar motifi olarak dinozorların görülmesinin ardından günümüzde dinazorlar oyuncak olarak çocukların yatak odalarına kadar girdi. Bu nedenle masallarda korku etkisi yaratan unsurların bu yaratıklar olduğunu söylemek zor. Buna karşılık bazı korkutucu olmayan dahası sevimli bile sayılacak kişiler, hayvanlar sunuluş biçimiyle canavarlaştırılır. Örneğin yaşlı bir kadın bazen cadı, bazen de erdemleri ödüllendiren bir unsur oluverir masalda. Ele alman tipin hangi özelliklerinin ön plana çıkartıldığı bu konuda belirleyici bir etken. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Örneğin kaplumbağalar, fareler, ayılar, köpekler, hayalet avcıları, sevimli hayaletler medya aracılığıyla çocuğun dünyasına yeterince girmiş bulunuyor zaten. Bütün bunlar masallardaki asıl korku verici öğelerin, korkunç görünümlü yaratıkların olmadığını, tersine bu yaratıkların masallarda saldırgan, içgüdülerinden kaynaklanan vahşi ve ürkütücü özellikleri vurgulanarak ders verme, belli kuralları benimsetme, büyüklerin sözünü dinleme alışkanlığını kazandırma gibi konularda otoriter bir araç olarak kullanılır. Yani bu yaratıklar çocukları korkutmak için değil düzenin dışına çıkanlara karşı bir tehdit öğesidir. Bu nedenle korkutan asıl öğe masalın kurgusu, içindeki iletisidir.
Masalların olumsuz görülmesine neden olan bir yanı da aşırı ders verici özelliklerinin olmasıdır. Gerçekten çoğu masal köklü bir öğreti, yaşama ilişkin somut dersler ve yaptırımlar içerir. Gerek sanat açısından gerek çağdaş eğitiminin ilkeleri açısından bakıldığında bu kadar açık bir öğreticilik işlevi olan masallar günümüzde modasını yitirmiş olarak görülebilir.
Gerek korku öğelerini bolca içeren, gerek öğreticilik özelliği baskın olan masallara karşı olumsuz bakış doğal olarak oluşmaktadır. Bilinçli bir seçimle bu gibi olumsuzluk içeren örnekleri elemek oldukça basit. Yüzeysel anlatım, belli şablonların yinelenmesi, basit dersleri otoriter bir biçimde aktarması, korku öğelerinin ders vermek için bir araç olarak kullanılması, kötü ya da niteliksiz masalları gösteren birkaç özellik.
Bütün bunların ötesinde nitelikli olarak değerlendirebileceğimiz birçok masalın çocuğun ruhsal gelişimine, kendini tanımasına, güven duygusunun artmasına, yaşamın ekonomik, sosyal yanını tanımasına ve okuma alışkanlığı edinmesine büyük katkısı var.
Günümüz eğitiminin amaçlarından biri de çocuğun, yaşamın anlamını bulmasını sağlamaktır.~ Ben nereden geldim, doğum nedir, ölüm nedir gibi karmaşık sorulara çocuğun zamanla tutarlı yanıtlar bulması gerekir. Çocuk başta bu gibi soruları kendi yarı-fantastik dünyasında kendince anlamlandırır, kendince yorumlar ya da sorunu daha genel bir çerçevede görüp üzerinde fazla düşünmez. Ne var ki, sağlıklı bir kişilik gelişimi için yaşama, yaşamın anlamına ilişkin soruları kendi gelişimine koşut olarak. yanıtlamak zorundadır. Bu gibi bilgileri hazır ve paketlenmiş olarak bir kitaptan ya da yetişkinlerden öğrenmek olanaksız. Aynı zamanda değerlerin edinilmesi olarak da görebileceğimiz bu süreçte nitelikli masalların çocuğa büyük katkısı olacaktır. Bu gibi sorular ve yanıtları çocukta çok daha genel ve evrensel düzeydedir. Bu nedenle değişik cins, ırk ve uluslardan çocukların daha çok ortak noktaları vardır. Onlar için dünya henüz bütünüyle biçimlenmiş ve belirlenmiş değildir, belli yargılar içine sıkıştırılmamıştır. Masallarda ele alman konular bir bakıma çocuğun iç sorunlarına, gerilimlerine gönderme yaparken dolaylı bir yoldan da çocuğun dünyasına girer. Bu bakımdan çocuk bilincine varmadan kendini bulur masalda.
Peki nitelikli masallar da hiç mi kötü tipler yok, hiç mi ders verici öğeler, ve mutlu son yok? Hemen bütün masallarda var bunlar. Ama önemli olan bu gibi öğelerin ele alınış biçimidir. Yalnızca şablonlar üzerine kurulu masallar çocuğa yeni bir şey katmadığı gibi çocuğun korkmasına neden olmaktadır. Oysa bir çok masalda çocuk özdeşleştiği kahramanla birlikte zorlu bir uğraş verir. Kötülerle savaşır ya da deyim yerindeyse kötünün hakkından bileğinin gücüyle gelmeyi öğrenir. Evet yine sonunda iyi kazanır ve ödüllendirilir. Çocuk erdemli olmanın verdiği hazzı yaşar, ama önemli olan erdem ya da kazanılan ödülden çok bu erdemi korumanın ne kadar güç olduğunun bilincine varmaktır. Kötü olmak, başkalarının hakkını yemek çok kolay, oysa iyi ve erdemli olabilmek için hak, adalet, eşitliği sağlamak gibi zorlu bir yolu başarıyla geçmek gerekiyor. Çocuğun özdeşleşerek okumasından yararlanarak onun bilincinde bu gibi şeylere yer açmaktır masalın asıl işlevlerinden biri. Bu nedenle bütün masallar da iyiler kadar kötüler de vardır. Bu, masalın ütopik, gerçeklerden kopuk yanına. değil, tersine yaşamın gerçeklerine gönderme yapan yanı. Önemli olan gerçek yaşamda iyiler kadar kötülerin de her zaman var olduğunu vurgulamaktır.
Masal türüne ilişkin yaptığım bu saptamalardan sonra masalların zengin bir kültür taşıyıcısı olduğunu görmezlikten gelemeyiz. Günümüzde masal üzerine yapılan psikolojik, sosyal, kültürel ve antropolojik çalışmalar bu türün zenginliğine işaret etmişlerdir. Diğer türlerin seçiminde gösterdiğimiz duyarlığı, eleştirel bakışı masalda da uygulamamız zorunlu.
Masalın korku verici bir kurgusunun ve ders veren yanının birincil amaç olmaması, masalın eğlendirici, zevk veren, düşündüren bir yapıya sahip olması, aşırı derecede gerçek dışı bir dünyaya gönderme yapıp çocukta kurmaca-gerçek ilişkisinin yok olmasına neden olacak türde olmaması masal seçiminde göz önüne almamız gereken en önemli özellikler olarak görülebilir.
Doğrudan çocuğun korku verilerek itaat etmeyi öğrenmesinde bir araç olarak kullanılan eski halk masallarının bazıları yukarıda sıraladığım olumsuzlukları bir ölçüde içeriyor. Öte yandan Dede Korkut, Keloğlan, Binbir Gece gibi masallar arasında sağduyunun önemini belirten, zeka-güç çatışmasını eleştirel ve mizahi bir çerçevede ele alan birçok olumlu örneğe rastlanabilir. Ne var ki, günümüzde kaynağı belli olmayan, ya da çeviri aracılığıyla gelmiş bir sürü olumsuz örnekler sergileyen masallar var. Bu tür gelişmeleri engellemek pek olanaklı değil. Ancak seçici bir yaklaşımla masal türünün zararlı olanlarından korunabilir, yapıcı olanlarından da yararlanabiliriz.
Masal türünün çeşitli tartışmalara konu olması ya da zamanla çıkmaza girmesi karşısında benzer yeni alternatifler oluşturuluyor. Masal yine dış çerçevesini,olay örgüsünü koruyor, ancak içeriği güncelleştirilerek gerek espriler, gerek sorunlar daha gerçekçi bir biçim kazanıyor. Bu yolla yapılan masal uyarlamalarının ya da parodileştirilmiş masalların en büyük özelliklerin den birisi olumsuz olandan yola çıkmak ve abartılarla gerçeğe eleştiri yöneltmek. Parodinin amacı yaşamdaki çelişkileri, uyumsuzlukları yakalayıp abartılı ve yergili bir biçimde bilinen bir öykünün içine yerleştirmek. Böylece hem öykü ya da masal yeni bir boyut kazanmış oluyor, hem de göremediğimiz bazı gerçekler masal aracılığıyla yabancılaştırılıyor.
Bu doğrultuda masalların ana teması üzerine kurulu, benzer motif ve tiplemelerden yararlanarak masal uyarlamaları ve parodileri oluşturulmaya başlanmış batılı ülkelerde. Bu türün oluşmasında en büyük etkenlerden biri olarak yukarıda sıraladığımız olumsuzlukların yanısıra eski masalların kurduğu dünyanın günümüz çocuklarına çok uzak kalması gösterilebilir. Çocuklar artık o dünyanın koşullarını anlamıyor, farklı olan değerlere akıl erdiremiyorlar. Yaşça biraz büyük olanlar yine bir ölçüde eski masalları daha iyi anlama olanağına sahip, ama küçük olanların kendileri için yabancı olan bu dünyayı anlamaları pek beklenemez. Örneğin, Pertev Naili Boratav'ın "bizim insanlarımız" olarak belirlediği `padişah, vezir, şehzade, bey, ağa...' gibi sözcüklerin içeriğinin günümüzde eskimiş olması ya da bu kavramların karşılığı olan nesne ve kurumların artık var olmaması anlamayı güçleştirebilir. Bu çerçevede uyarlamaların bir özelliği de masalların kurguladığı dünyanın günümüz dünyasından farklı olmadığını göstermesidir. Böylece masalların çocukları gerçeklerden kopardığı eleştirisi de kendiliğinden bir yanıt bulmuş oluyor.
En bilinen masallardan "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler" masalının ilginç bir parodisini Almanya'da Sophie Brandes kaleme almış. Adı da `Pamuk Prenses 1985' (Schneewitchen `85). Burada Pamuk Prenses günün gençlik modasını tam olarak uygulayan fakat çağın olumsuz koşullarını da yaşayan hırçın bir genç kızdır. Evde üvey annesi onu, o da üvey annesini sürekli kıskandığından çeşitli sorunlar çıkar. Onu evden uzaklaştırmak isteyen annesiyle babası çeşitli yollar ararlar. Oysa Pamuk Prenses günün koşullarına göre kendi başının çaresine bakmayı yeğler. Bu arada yaşadığı yoğun gerilim onun baş ağrılarının artmasına ve durmadan ağrı kesici almasına neden olur. Sonunda her şeyden bıkan Pamuk Prenses yedi müzisyen gencin ev işlerini yapmak üzere onların yanına taşınır. Burada mutludur artık. Gençler ona çok iyi davranırlar. Ancak üvey anne onu burada da rahat bırakmaz. Bu nedenle kısa sürede uyuşturucu bağımlısı olan Pamuk Prenses soluğu hastanede alır. Burada tanıştığı yakışıklı psikoterapist doktor Prens onu tedavi olması konusunda ikna eder. Böylece tedaviye başlanır.
Görüldüğü gibi parodi Pamuk Prenses masalının dış biçimini ve kişileri çok benzer biçimde kullanıyor. Ama olaylar, sorunlar abartılarak güncelleştirilmiş. Buradaki amaç bilinen motiflerden yola çıkılarak çocukların, gençlerin dünyasının sorunlarını betimlemek, onlara yaklaşabilmek. Bu parodi Almanya ve Alman çocukları için üretilmiş. Ama bizim toplumumuzda da üvey anne, üvey baba sorunu yeterince var. Bu sorunlar karşısında çocuğa yalnızca öğüt vermek yeterli değil. Bunun yerine ona, kendi sorunlarını içinde bulabileceği metinler vererek onu kendi sorunları konusunda bilinçlendirmek mümkün.
Bu gibi çalışmalar Türkiye'de henüz çok yeni, ya da hiç yok. Ama özellikle öğretmenler açısından baktığımızda bu tür çalışmaları gerçekleştirebilmek o kadar da zor değil. Sanırım biraz yazma becerisi ve düş gücü olan herkes, her öğretmen bu tür çalışmaları kolayca gerçekleştirebilir. Böylece hem dersinin motivasyonunu yükseltebilir, hem de öğrencilerin büyük bir istekle tartışmasını, düşünmesini sağlayabilir.
Böyle örneklerin doğrudan sınıf ortamında öğrencilerle birlikte üretilmesi de işin diğer bir boyutu. Öğrencinin kendisinin merkeze alınması, hem onu motive edecek, hem de kendi sorunları konusunda bilinçlenmesini sağlayacaktır. Öğrencilere özgürce düşüncelerini anlatma olanağı da sunulmuş olacaktır.
Yalnızca belli şablonlar üzerine kurulmuş olan "Yazılı Anlatım", "Kompozisyon", "Edebiyat" dersleri günümüzde sıkıcı ve tekdüze bir yapı kazanmış durumda. Bu derslerde yaratıcılığın teşvik edilmesi, öğrencilerin güdümlenmesi zorunlu hale gelmiştir. İnsanın içinde doğuştan bir gizil güç olarak fakat sonradan köreltilen yaratıcı güç, yukarıdaki öneriler doğrultusunda gelişme olanağı bulacaktır.
Derslerde Masalın Eğitimsel Kullanımına İlişkin Öneriler:
İlk ve ortaokul Türkçe kitaplarına baktığımızda masal türüne ilişkin örneklerin çok az olduğunu görüyoruz. Ele alınan masallar da büyük ölçüde geleneksel çizgide ve öğrencilerin dikkatini çekmekten çok onları sıkacak nitelikte. En bilinen yol masalın içeriğine ilişkin sorulara yanıt bulma ya da masalın içerdiği dersi çıkartma. Oysa fantastik bir tür olarak masal okuruna zengin olanaklar sunuyor. Hele okul ve ders kapsamında sınırsız çalışma olanakları içeriyor. Ben burada masalların derslerde eğitsel olarak kullanılmasına ilişkin ana başlıklar altında bazı küçük örnekler sunuyorum. Benzer örneklerin öğretmenlerin özverisiyle çoğaltılması olanaklı. Aşağıda sıraladığım örnekler, alıştırma ve çalışma biçimleri ancak bir çıkış noktası olarak değerlendirilmeli ve ders kapsamında dersin amaçları, öğrenci ve öğretmenin koşullarına göre değiştirilmelidir. Bu bağlamda oluşturduğum alıştırma biçimlerinin gerçekdışı ve uygulamaya uzak olmamasına özellikle çaba harcadım. Başka deyişle, müfredat programlarının katı çerçevesinde bile uygulama şansı olacak nitelikte örnek alıştırmalar vermeye çalıştım.
Derslerin tekdüze çizgisini bir ölçüde kırmayı amaçlayan bu alıştırmalarda asıl iş öğretmenlere düşüyor. Öğrencilerin gerçekten etkin bir öğrenme ve düşünme sürecine girmesini amaçlayan azimli öğretmenler hazırlayacakları benzer çalışmalarla öğrencilerinin daha yaratıcı olmasını sağlayabilirler.
A) Alımlama Farklılıklarına Dayanan Çalışmalar
1- Masalın asıl ağırlık noktasını değiştirme:
Bilindiği gibi masalların genel iletisi masalın olayları, kişilere yüklenen tek açılı roller ile verilir okura. Aslında masalın dokusundaki bu özellik çoğu masalda gözlenebilir. Yani şablon biçimde olaylar ve kişiler belli dersleri ve deneyimleri aktarmak üzere bir araya getirilmiş durumdadır. Öğrencilerin düşünsel etkinliklerinin daha özgür ve daha yaratıcı olmasını gerektiren yazılı ve sözlü anlatım dersleri kapmasında masalın bu yanından yararlanmak olası. Her birey, her öğrenci değişik çevre ve dünya bilincinden gelmektedir. Herkesin kişiliği dünya bilgisi ve kültürel birikimi farklıdır. Bu farklılıktan yararlanarak masalların iletisini farklı yönlere kaydırmak hem öğrencilerin bireysel alımlama olanaklarını ortaya çıkartılabilir, hem de masalların tek yönlü dersler içerdiği eleştirisi bir ölçüde kırılabilir. Örneğin, "Kırmızı Şapkalı Kız" masalındaki küçük kız başka özellikleriyle yeniden oluşturulup farklı değerlerin çıkması sağlanır. Bu gibi çalışmaları çok yönlü düşünmek mümkün. Neden buradaki söz konusu olan bir erkek değil de kız çocuğudur? Büyükanne neden yalnız başına ormanın ortasında oturur? Bu gibi sorular öğrencilerin çok yönlü düşünmesini koşullayıp masalla özdeşmeleri yerine belli bir uzaklıktan bakmalarını sağlayacaktır. Her öğrenci bu doğrultuda kendi alımlama koşulları doğrultusunda aynı masalı farklı boyut ve içerikte ele alacak, yeniden oluşturacaktır. Daha doğrusu yeni yeni masallar yazacaktır.
2- Masalın sonunu devam ettirerek yeni öyküler geliştirme: Yine burada da öğrencilerin düş gücü ve anlama, alımlama esasları ön plandadır. Her masalın, bilindiği gibi değişmeyen, çoğunlukla kalıplaşmış bir sonu vardır. Bu son çoğunlukla mutlu sondur. Bu aşamada öğrencilerden masalları, bitiş öyküsünden sonra devam ettirmeleri istenerek herkesin içinde duyduğu dünya özleminin ortaya çıkması ve düş gücünü kullanarak daha yaratıcı olması sağlanacaktır. Böylece sözlü, yazılı anlatım ve kompozisyon dersleri renklenmiş olacak, öğrencilerin büyük oranda motive edilmeleri sağlanacaktır. Asıl önemlisi her öğrencinin kendi bireyselliği doğrultusunda nasıl farklı kişilikler oluşturduğu somut olarak ortaya çıkacaktır. Bu, öğrencinin kendini tanımasına olanak vereceği gibi kendine güvenin artmasına da yardımcı olacaktır. Bazı öğrenci, Kırmızı Şapkalı Kız'ı, söz dinlemediği için daha kötü cezalara çarptıracak, bazısı ise kötülüğü kınamak için kurdu cezalandırmak yerine onun doğal ve yırtıcı yanını vurgulayarak doğa yasalarını açıklamaya çalışacaktır. Bu tür çalışmalar öğrenci sayısı kadar değişik yanıtlar alma olasılığı doğduğundan her öğrencinin çalışmasını titizlikle değerlendirmek gerek. Bu nedenle öğretmenlere biraz fazla yük düşmesine karşılık, öğrencilerin değişik yanlarını ve kişiliklerini tanıma olanağı yakalanmış olacaktır.
3- Asıl masalın öncesinde ve sonrasında olanları tahmin etme: Bu çalışma biçiminde asıl masaldan uzaklaşma yerine bütünüyle masalın sınırları ve gerçekleri içinde kalarak masalın öncesinde ve sonrasında neler olmuş olabileceğini tahmin etmeye çalışmak yine öğrencilerin düş gücünü çalıştıracaktır. Burada ayrımsanması gereken bir yöne işaret etmek gerek. Özellikle sözlü anlatım dersleri için uygun olacak bu çalışmalar başta oyun gibi başlayacaktır. Tahminler geliştikçe öğrenciler kendi düş güçleriyle masala nasıl yeni boyutlar kattıkları konusunda bilinçleneceklerdir. Başka deyişle sanatsal bir etkinlikte bulunarak kurmaca-gerçek ilişkisi konusunda ilk deneyimleri edineceklerdir. Böylece öğrenciler sanat ve gerçek arasındaki bağlantıyı daha iyi kurabilecek, okudukları yazınsal ürünlerin bir gerçeği dile getirdiğini anlayacaklardır.
B) Güncelleştirme ve Parodi Çalışmaları
1- Masal uyarlamaları ve parodileri:
Günümüz dünyasının sorunları, çok yönlülüğü insanı zaman zaman çıkmaza itiyor. Günümüzde masalların ana kurgusunu kullanarak güncel öykülere dönüştürme çabaları da gittikçe yaygınlaşıyor. Bu çalışmaların temelinde öğrencinin kendi dünyasının sorunlarını dışa vurma ve bir ölçüde rahatlama amaçlanmaktadır. Bilinen bir masalı ders konusu olarak ele almak sıkıcı ola bilir. Ama kendi sorunlarını, kendi dünyasının paralelini derslere entegre olduğunu görmek öğrencilerin motivasyonunu arttıracağı gibi kendi sorunlarını daha iyi görebilmelerini de sağlayacaktır. Parodi çalışmaları daha önceden öğretmenlerce hazırlanıp derste sunulacağı gibi öğrenciler tarafından da hazırlanabilir. Böylece bilinen masallar aynı olay örgüsünü ve ana kişilerin özelliklerini koruyarak belli ölçülerde güncelleştirileceklerdir. Örneğin, "Kırınızı Şapkalı Kız" masalı kadın sorununun dile getirildiği bir parodiye dönüşmüş olabilecektir. Öyle ya, günümüzün aydınlanmış kızları artık kurtlara pabuç bırakacak kadar enayi değil. Ya da mantık sorgulaması yapılacak ve olası tehlikeye karşı önceden önlem alınmasına dayalı parodiler oluşturulacaktır. Bilim çağında yaşadığımıza göre kurt olduğu bilinen bir ormana hiç kimse masum bir kızı gönderemez. Bu gibi çalışmalar Türkçe derslerinde olduğu gibi yabancı dil derslerinde de konuşma, tartışma ve savunma yeteneklerini geliştirici olacaktır.
2- İroniden (Alaylamadan) yararlanma:
İroni genç kuşağın ve belli kesim çocukların aralarında çok sık kullandıkları bir yöntem ve anlatım biçimi. Dahası yetişkinler bile kendi yaşanlarındaki bazı gerçekleri, bunların tersini söyleyerek alaycı bir biçimde dile getirirler. Bu anlatım genç kuşağa hem çekici, hem kolay geliyor. Bundan masal konusunda yararlanmak mümkün. Bu çalışma daha çok yaygın olarak bilinen masalların kullanımıyla yapılmalıdır. Burada masalın sonunun bilindiği varsayımından yola çıkılarak masalın belli yerlerini alaycı bir dille anlattırılması temel alınmalıdır. Yine `Kırmızı
Başlıklı Kız' masalını örnek verirsek, kızın başına neler geleceği önceden bilindiği için masalın daha ilk başında alaylama yapılabilir. Annesinin küçük bir kızı ormana tek başına salması ironik olarak ele alınabilir. Sözgelimi, "annesi küçük kızı ninesine yollar ama nasıl olsa bir avcı onlara yardım edecektir düşüncesiyle kızını hiç merak etmez" gibi, ya da "küçük kız kurtla karşılaştığında ona inanmış gibi görünerek numara yapar, ama asıl avın kendisi değil de kurt olacağını düşündükçe için için sevinir" gibi araya girerek bazı eklemeler yapılabilir. Burada amaç, esas masalın anlatımını ve öz biçimini bozmamak ama sonu bilindiği için anlatımda ironik eklemeler kullanmaktır. Böylece öğrencilerin gerek düşgücü, gerek yazınsal duyarlıkları arttırılmış olacaktır.
3- Masalı geleneksel anlatı biçimlerinden arındırarak masal geleneğinin önemini belirleme:
Bildiğimiz gibi bazı sanat masalları dışındaki bütün masallar belli anlatı biçimleri ile anlatılır, yazılır. "Bir varmış bir yokmuş", "evvel zaman kalbur saman içinde" gibi masala başlama biçimlerinin yanısıra belli dil kullanımları bütün masalda egemendir. Öğrencilerden masalı bu anlatı biçimlerinden kurtararak yeni, güncel dil ile anlatmaları istenebilir. Bu yolla masalın bir özelliği konusunda daha bilinçlenecek olan öğrenciler aynı zamanda da kendi dillerini daha titiz kullanmayı öğreneceklerdir. Çünkü masalın dilini dönüştürürken aslında kendi dillerinde masalı yeniden yazma zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Bunun yanısıra güncel dille yazılmış masalın kendi öz biçiminde olduğu kadar zevk vermediğini görecekler ve yazınsal bir tür olarak masalı daha iyi anlayacaklardır. Çünkü bu anlatım öğeleri masaldaki olayların fantastik boyutunu ortaya koymaktadır.
Çağdaş Eğitimde Sanat. İstanbul: Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yay. 1994. 169-182.
<=== SAYGILAR ===>
((¯`•.¤¥§¦§¥¤.•´¯ ·š£âšhºº7¯`•.¤¥§¦§¥¤.•´¯))
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : KayzerNet@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/KayzerNet?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home