[Beyzade1555] Fwd: Mevlânâ’dan mesaj mı var?..
---------- Forwarded message ----------
From: elif kavas <kavasster@gmail.com>
Date: 21.Ara.2005 09:36
Subject: Mevlânâ'dan mesaj mı var?..
To: Beyzade <beyzadegrup@gmail.com>
Mevlânâ'dan mesaj mı var?..
Hz. Mevlânâ'yı herkes kedine cazip gelen yanıyla yorumlamaktadır. Bu bir bakıma doğrudur da.
Çünkü o büyük mürşit, öylesine külli sözler söylemiş, davranışlarda bulunmuş ki, her asırda onlar yeniden yorum kazanmakta, o asrın insanlarına yol gösteren orijinalliğe sahip bulunmaktadır.
Bu sebeple bugün biz de öyle yapacağız. Her Şeb-i Arus'ta çeşitli ihtifallerle yâd ettiğimiz büyük mürşidi, sanki bugün bizlere hitap ediyor gibi misafir edeceğiz ibret ve irşat dünyamıza... Daha doğrusu, sözü uzatmadan yedinci asrın mürşidiyle baş başa bırakıyorum sizleri. Aradan 732 yıl geçse de söz yine onundur.
Bakalım o günlerde halka ne tavsiye ediyor, kendisi nasıl davranıyor?
Bu davranışıyla da ne türlü mesajlar veriyor o günlerden bu günlere, dolayısıyla bizlere?
* * *
Konya'da halka vaaz ederken şöyle hitap eder çevresindekilere:
-Sizler, der, hep iyilerin yanında, kötülerin de uzağında durun! Sakın kötülerle yakınlık kurup da kötülük bulaştırmayın kendinize.
Ne var ki, civarda hep kötü bilinenlerin yanında ve onlarla yüz yüze sohbetler yaptığı anlaşılır.
Bir gün yine kötü bilinen birinin dükkanında sohbette iken onu gören biri, beklemeye başlar. Maksadı, camide söyledikleriyle dışarıda yaptıklarının hesabını sormak, izahını istemek...
Mevlânâ dükkandan çıkıp da yürümeye başlayınca adam arkasından yetişerek...
-Sen değil miydin, der, kürsüde, iyilerin yanında, kötülerin de uzağında durun, diyen?..
Mevlânâ tereddüt etmeden: -Evet, bendim!.. Öfkeli adam: -Öyle ise bu çelişkili halin nedir böyle? Saatlerdir kötü adamla sohbettesin?..
Mevlânâ yine beklemeden cevap verir; ama bu cevap bomba gibi patlar adamın beyninde:
- Bırak bu kötüyü, der, ben yetmiş iki buçuk milletle beraberim!..
Adam büsbütün çileden çıkar:
-Zaten, der, sizin gibileri bizim ahlakımızı bozuyor. Kürsüde öyle konuşuyorsunuz, sokakta da böyle davranıyorsunuz. Sözünüzle özünüz bir olmuyor...
-Ben bu sözünle de beraberim, diyen Hazreti Mevlânâ şöyle devam eder: Doğru olan; sözüyle özü bir olmaktır. Kürsüde ne söylüyorsak sokakta da öyle davranmaktır. Yalnız, der, benim sözümle özüm birdir. Çelişki yoktur halimde...
Bunun üzerine adam bir daha öfkeye kapılır... Artık mecbur kalır Mevlânâ kendi gerçeğini anlatmaya. Şöyle açıklar durumunu:
-Ben, der, sırtında gül yaprağı taşıyan hamal gibiyim. Vardığım yerlere gül kokusu taşırım. Sırtında gülü bulunmayanlar kötü kokulu yerlere varmasınlar!..
Şu benzetmeyi de ekler sözlerine:
-Bizim gibilerin vardığı karanlık yerlerde şimşekler çakar, aydınlık kaplar... Vardığı yeri aydınlatacak ilim nuru bulunmayanlar yaklaşmasınlar karanlık yerlere...
İtirazcı adam, ayaklarının ucuna bakarak düşünmeye başlar ve sonunda şunları söyler:
-Demek ki, der, bilgi ve kültürle yüklü bulunmayanlar girmesinler kötülerin yanına, yönelmesinler karanlıkta kalanların dehlizlerine. Çünkü irşat güçleri yoktur ki bastırsınlar kötü duygu ve düşünceleri, bilgi nurları yoktur ki aydınlatsınlar karanlıkta kalan gönülleri...
Evet.. Doktorlar da uzağında durursa hastaların, kim tedavi edecek ıstırap çeken insanları...
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home