[Kayzer.Net] keyifli bir hikaye(zamane anneleri)
>>
>>
>>>
>>> "Sen de dedem gibi ölecek misin, anneanne?" sözleri hasta
>>odasında
>>>> yoğun sessizlik yaşanmasına neden olmuştu. Geçirdiği
>>ameliyatlardan sonra pek toparlayamamış yaşlı bayan hastamızı
>>ilkokula
>>yeni başlamış torunu ve kızı ziyarete gelmişti. Küçük çocukları
>>hasta
>>ziyaretine kabul etmememiz başlangıçta sorun yaratmış, kısa süreli
>>ziyaret
>>için izin koparmışlardı. Hasta odasında ana kız konuşup
>>dertleşirken torun
>>araya girip sormuştu o can sıkıcı soruyu. Kafamı eğip elimdeki
>>dosya ile
>>ilgileniyormuş gibi yaptım. Hastamız torununu yatağın kenarına
>>oturttu.
>>Ellerini
>>>> tutarak "Şimdi değil, iyileşip eve döneceğim, merak etme.
>>Hemen
>>> ölmeyeceğim. Ama er veya geç hepimiz öleceğiz" dedi. Torun
>>yanıttan
>>pek tatmin olmuş gibi değildi.
>>> Ama bu haksızlık, anneanne. Ölünce onları bir daha
>>>> göremiyoruz. Dedemi çok özledim ben.
>>> Merak etme, insanlar ölünce görünmez olular ama
>>hepten yok
>>>olmazlar.
>>>
>>> Torun bir süre anneannesinin boynundaki kolye ile oynayarak
>>düşündü.
>>>Sonra "Peki insanlar ne oluyor, ölünce" diye sordu. Anneanne
>>önce bana
>>sonra kızına baktı. Torununun saçını okşayarak;
>>>Bir şekilde aramızda oluyorlar, ölenler. Kimi bir renk,
>>> kimi tat veya koku kimi de dokunuş olup geri geliyorlar.
>>Mesela
>>rahmetli
>>>annemin yaptığı puf böreğini hiç unutmadım. Nerede o kokuyu
>>> veya tadı bulsam annemin orada yanımda olduğunu bilirim.
>>Dedeni ise
>>>saçlarımdaki dokunuş ile hatırlarım. Nerede bir rüzgar
>>saçlarımı
>>>okşasa dedenin yanımda olduğunu düşünür, sevinirim.
>>> Peki sen ölünce ne olup geleceksin, anneanne?
>>> Onu sen bileceksin. Beni nasıl hatırlamak istersen o
>>> şekilde geleceğim yanına.
>>> Ziyaret kısa sürmüştü. Onlar odadan çıktıktan sonra hastamız
>>torununu çok
>>>özlemiş olduğunu belirterek ziyarete engel olmadığımız için
>>teşekkür
>>etti.
>>> Bu küçük torunumu büyüğünden daha çok seviyorum,
>>doktor bey.
>>> Torunlarınız arasında ayırım yapmamanız gerekmez mi?
>>> Haklısınız ama böyle olmasında biraz kızımın da kabahati
>>var. İlk
>>>çocuğunu çabuk büyütmeye çabaladı. Kendince başardı da. Ama
>>> hepimizden uzak soğuk, ağır biri oldu çıktı, büyük torunum.
>>Şimdi
>>hepimiz
>>>yakınıyoruz ama iş işten geçti.
>>> Neden böyle oldu?
>>> Ne yazık ki, kızım da diğerleri gibi zamane
>>annelerinden oldu.
>>>Çocuğunu en iyi şartlarda, en iyi okullarda en iyi eğitim ile
>>>yetiştireceğim diye tutturdu. Çocuğun almadığı ders kalmadı
>>neredeyse.
>>> Bale, piyano, tenis, yüzme dersleri yetmedi kolejlerde
>>okuttu. Onunla
>>>birlikte ders çalışıp sınavlara birlikte girdi sanki. Şimdi adı
>>sanı
>>duyulmuş kolejlerden birinde okuyor. Ama hepimizden uzaklaştı.
>>>Derslerinden başka oyun bilmeyen soğuk ağır biri oldu.
>>> Bir süre sustu, soluklandı. Elimi tutup yatağında doğruldu.
>>> Yastıklarını düzelttim.
>>> Zamane anneleri böyle oluyor, işte. Çocuk yetiştirmeyi
>>>yemek yapmak sanıyorlar. Parayı bastırıp en donanımlı mutfakta
>>en iyi
>>malzemeleri kullanırsa yemeğin mükemmel olacağını hayal ediyor,
>>ortaya
>>çıkan yemeğe bakıp neden lezzetli olmadığını soruyor, kabahati
>>mutfakta
>>veya malzemede arıyorlar. Kendilerine hiç kabahat
>>> bulmuyorlar. Halbuki elinin emeği, sabrı, özeni olmadıkça
>>lezzeti
>>>yakalayamazsın. Hele bir sarma sarsınlar da göreyim ben onları.
>>Bu kez
>>de "o kadar emek verdim, kimseye yedirtmem" diye tutturur bunlar.
>>> Sanki analarından böyle gördüler. Hayat kolaylaşıp
>>hızlandıkça her
>>şeyin
>>>aynı kolaylıkla yapılacağını
>>>sanıyor bu zamane anneleri. Çocuklarını da çabuk büyütmeye
>>uğraşıyorlar. > Onları hızlı yaşlandırdıklarının farkında bile
>>değiller.
>>>>
>>>> -Yani?
>>>>
>>>> -Çocuk bu, yetiştiği ortamdaki insanlara anne babasına
>>>> benzeyecek elbet. Çocuk onlara benzemeye başladıkça
>>anneler kendi
>>beğenmediği yönlerini çocuklarında görüp kızıyor, nerede hata
>>>> yaptıklarını bulmaya çabalıyorlar. İkinci çocukta ise o
>>ilk heves
>>kalmıyor da öyle kurtarıyor onlar kendilerini.
>>>>
>>>> Boğazı kurumuştu. Bir yudum su içip eskiden ailelerin ilk
>>>çocuklarının ağabey ve abla ağırlığı ile yetiştirildiğini ilk
>>çocukların aileyi iyi yansıtma görevi olduğu için daha değerli
>>olduğunu
>>ama artık devrin değiştiğini ailelerin kendilerini değil de
>>hayallerini
>>çocuklarına yüklediğini ilk çocuktan sonra gelenlerin ise daha
>>özgür
>>olgunlaşıp aileye daha çok benzediğini anlattı.
>>>>
>>>> Birkaç gün sonra hastamızın baş ucunda suluboya bir resim
>>vardı.
>>Mavi gökyüzünde sapsarı güneş ve bir de uçurtma uçuran kız çocuğu
>>vardı,
>>resimde. Hastamız resim ile ilgilendiğimi görünce okumakta olduğu
>>gazetesinden kafasını kaldırıp;
>>>>
>>>> - Torunum benim için yapmış bu resmi, doktor bey.
>>Resimdeki kız kendisiymiş. Karar vermiş, ben ölünce resimdeki
>>gökyüzünün
>>mavisi olacakmışım, onun için. Gökyüzüne her baktığında benim
>>yanında
>>>> olduğumu bilecekmiş, böylelikle. Bu sımsıcak güneş ise
>>dedesiymiş. >
>>>> Gözleri dolmuştu. Birkaç damla yaş süzüldü gözlerinden.
>>"Torunumun gözünde gökyüzünün mavisi olacakmışım, dedesi de
>>hepimizi
>>ısıtan güneş. Daha ne olsun?" dedi. Öğle arasında bahçeye çıktım.
>>Yağan
>>yağmurun ardından masmavi gökyüzünde açan güneş, sıcaklığını iyice
>>hissettiriyor, ağaçlar sonbahara hazırlanıyordu.
>>
>
>_________________________________________________________________
>Yagmura yakalanmamak için sadece semsiyenize degil, MSN hava
>durumuna güvenin! http://www.msn.com.tr/havadurumu/
>
>>
>>>
>>> "Sen de dedem gibi ölecek misin, anneanne?" sözleri hasta
>>odasında
>>>> yoğun sessizlik yaşanmasına neden olmuştu. Geçirdiği
>>ameliyatlardan sonra pek toparlayamamış yaşlı bayan hastamızı
>>ilkokula
>>yeni başlamış torunu ve kızı ziyarete gelmişti. Küçük çocukları
>>hasta
>>ziyaretine kabul etmememiz başlangıçta sorun yaratmış, kısa süreli
>>ziyaret
>>için izin koparmışlardı. Hasta odasında ana kız konuşup
>>dertleşirken torun
>>araya girip sormuştu o can sıkıcı soruyu. Kafamı eğip elimdeki
>>dosya ile
>>ilgileniyormuş gibi yaptım. Hastamız torununu yatağın kenarına
>>oturttu.
>>Ellerini
>>>> tutarak "Şimdi değil, iyileşip eve döneceğim, merak etme.
>>Hemen
>>> ölmeyeceğim. Ama er veya geç hepimiz öleceğiz" dedi. Torun
>>yanıttan
>>pek tatmin olmuş gibi değildi.
>>> Ama bu haksızlık, anneanne. Ölünce onları bir daha
>>>> göremiyoruz. Dedemi çok özledim ben.
>>> Merak etme, insanlar ölünce görünmez olular ama
>>hepten yok
>>>olmazlar.
>>>
>>> Torun bir süre anneannesinin boynundaki kolye ile oynayarak
>>düşündü.
>>>Sonra "Peki insanlar ne oluyor, ölünce" diye sordu. Anneanne
>>önce bana
>>sonra kızına baktı. Torununun saçını okşayarak;
>>>Bir şekilde aramızda oluyorlar, ölenler. Kimi bir renk,
>>> kimi tat veya koku kimi de dokunuş olup geri geliyorlar.
>>Mesela
>>rahmetli
>>>annemin yaptığı puf böreğini hiç unutmadım. Nerede o kokuyu
>>> veya tadı bulsam annemin orada yanımda olduğunu bilirim.
>>Dedeni ise
>>>saçlarımdaki dokunuş ile hatırlarım. Nerede bir rüzgar
>>saçlarımı
>>>okşasa dedenin yanımda olduğunu düşünür, sevinirim.
>>> Peki sen ölünce ne olup geleceksin, anneanne?
>>> Onu sen bileceksin. Beni nasıl hatırlamak istersen o
>>> şekilde geleceğim yanına.
>>> Ziyaret kısa sürmüştü. Onlar odadan çıktıktan sonra hastamız
>>torununu çok
>>>özlemiş olduğunu belirterek ziyarete engel olmadığımız için
>>teşekkür
>>etti.
>>> Bu küçük torunumu büyüğünden daha çok seviyorum,
>>doktor bey.
>>> Torunlarınız arasında ayırım yapmamanız gerekmez mi?
>>> Haklısınız ama böyle olmasında biraz kızımın da kabahati
>>var. İlk
>>>çocuğunu çabuk büyütmeye çabaladı. Kendince başardı da. Ama
>>> hepimizden uzak soğuk, ağır biri oldu çıktı, büyük torunum.
>>Şimdi
>>hepimiz
>>>yakınıyoruz ama iş işten geçti.
>>> Neden böyle oldu?
>>> Ne yazık ki, kızım da diğerleri gibi zamane
>>annelerinden oldu.
>>>Çocuğunu en iyi şartlarda, en iyi okullarda en iyi eğitim ile
>>>yetiştireceğim diye tutturdu. Çocuğun almadığı ders kalmadı
>>neredeyse.
>>> Bale, piyano, tenis, yüzme dersleri yetmedi kolejlerde
>>okuttu. Onunla
>>>birlikte ders çalışıp sınavlara birlikte girdi sanki. Şimdi adı
>>sanı
>>duyulmuş kolejlerden birinde okuyor. Ama hepimizden uzaklaştı.
>>>Derslerinden başka oyun bilmeyen soğuk ağır biri oldu.
>>> Bir süre sustu, soluklandı. Elimi tutup yatağında doğruldu.
>>> Yastıklarını düzelttim.
>>> Zamane anneleri böyle oluyor, işte. Çocuk yetiştirmeyi
>>>yemek yapmak sanıyorlar. Parayı bastırıp en donanımlı mutfakta
>>en iyi
>>malzemeleri kullanırsa yemeğin mükemmel olacağını hayal ediyor,
>>ortaya
>>çıkan yemeğe bakıp neden lezzetli olmadığını soruyor, kabahati
>>mutfakta
>>veya malzemede arıyorlar. Kendilerine hiç kabahat
>>> bulmuyorlar. Halbuki elinin emeği, sabrı, özeni olmadıkça
>>lezzeti
>>>yakalayamazsın. Hele bir sarma sarsınlar da göreyim ben onları.
>>Bu kez
>>de "o kadar emek verdim, kimseye yedirtmem" diye tutturur bunlar.
>>> Sanki analarından böyle gördüler. Hayat kolaylaşıp
>>hızlandıkça her
>>şeyin
>>>aynı kolaylıkla yapılacağını
>>>sanıyor bu zamane anneleri. Çocuklarını da çabuk büyütmeye
>>uğraşıyorlar. > Onları hızlı yaşlandırdıklarının farkında bile
>>değiller.
>>>>
>>>> -Yani?
>>>>
>>>> -Çocuk bu, yetiştiği ortamdaki insanlara anne babasına
>>>> benzeyecek elbet. Çocuk onlara benzemeye başladıkça
>>anneler kendi
>>beğenmediği yönlerini çocuklarında görüp kızıyor, nerede hata
>>>> yaptıklarını bulmaya çabalıyorlar. İkinci çocukta ise o
>>ilk heves
>>kalmıyor da öyle kurtarıyor onlar kendilerini.
>>>>
>>>> Boğazı kurumuştu. Bir yudum su içip eskiden ailelerin ilk
>>>çocuklarının ağabey ve abla ağırlığı ile yetiştirildiğini ilk
>>çocukların aileyi iyi yansıtma görevi olduğu için daha değerli
>>olduğunu
>>ama artık devrin değiştiğini ailelerin kendilerini değil de
>>hayallerini
>>çocuklarına yüklediğini ilk çocuktan sonra gelenlerin ise daha
>>özgür
>>olgunlaşıp aileye daha çok benzediğini anlattı.
>>>>
>>>> Birkaç gün sonra hastamızın baş ucunda suluboya bir resim
>>vardı.
>>Mavi gökyüzünde sapsarı güneş ve bir de uçurtma uçuran kız çocuğu
>>vardı,
>>resimde. Hastamız resim ile ilgilendiğimi görünce okumakta olduğu
>>gazetesinden kafasını kaldırıp;
>>>>
>>>> - Torunum benim için yapmış bu resmi, doktor bey.
>>Resimdeki kız kendisiymiş. Karar vermiş, ben ölünce resimdeki
>>gökyüzünün
>>mavisi olacakmışım, onun için. Gökyüzüne her baktığında benim
>>yanında
>>>> olduğumu bilecekmiş, böylelikle. Bu sımsıcak güneş ise
>>dedesiymiş. >
>>>> Gözleri dolmuştu. Birkaç damla yaş süzüldü gözlerinden.
>>"Torunumun gözünde gökyüzünün mavisi olacakmışım, dedesi de
>>hepimizi
>>ısıtan güneş. Daha ne olsun?" dedi. Öğle arasında bahçeye çıktım.
>>Yağan
>>yağmurun ardından masmavi gökyüzünde açan güneş, sıcaklığını iyice
>>hissettiriyor, ağaçlar sonbahara hazırlanıyordu.
>>
>
>_________________________________________________________________
>Yagmura yakalanmamak için sadece semsiyenize degil, MSN hava
>durumuna güvenin! http://www.msn.com.tr/havadurumu/
>
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "Kayzer.Net Aşk Sevgi Mizah Eğlence Grupları..." grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : KayzerNet@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: KayzerNet-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups-beta.google.com/group/KayzerNet?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home